2. 2
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur. Yalnız O’ndan yardım diler, ve
O’ndan mağfiret taleb ederiz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerden de O’na
sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, O’nun saptırdığı kişiyi
de hiç kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ibâdete lâyık
hiçbir ilâh yoktur. O birdir, ortağı da yoktur; Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)
de O’nun kulu ve elçisidir.
אWאאאאא
«Ey iman edenler! Allâh’tan hakkıyla korkun ve ancak müslümanlar olarak
ölünüz»
אWאאאאא
אאאאאא
א
«Ey insanlar ! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve
ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını
kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına
riayetsizlikten de sakının. Hiç şüphesiz ki, Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir»
אWאאאאאאא
אא
«Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle
davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve
Rasulü’ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur»
Wאא،א{
א،{אK
Belirtmek gerekir ki, sözlerin en doğrusu Allâh’ın kitâbıdır. Yolların en
hayırlısı da Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in yoludur. (Dinde) en şerli işler
sonradan ortaya çıkarılan yeniliklerdir, sonradan ortaya çıkan her yenilik bid’at’tir,
her bid’at dalâlettir ve her dalâlet de ateştedir. (Müslim,Nesei)
3. 3
BİRİNCİ KİTAP
BÖLÜM: 1
İYİ NİYET VE SAMİMİYET
אWאאאאא
אאאאK
“Oysa kendilerine yalnızca Allah’a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle yalnız
O’na iman ederek batıl olan her şeyden uzak durmaları, namazlarında dikkatli ve
devamlı olmaları ve zekat vermeleri (mallarının bencillik kirinden arındırılması için
karşılıksız harcamada bulunmaları emrolunmuştu. İşte dosdoğru din de budur.” (98
Beyyine 5)
אWאא
אאאאK
“Fakat unutmayın ki, onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları. Fakat O’na
ulaşan, yalnızca sizin iyi niyet ve samimiyetinizdir. İşte bu amaçla onları sizin
yararınıza sunuyoruz ki, O’nun sizi doğru yola iletmesine karşılık, O’nun şanını
yüceltip tekbir getiresiniz için. (Ey Muhammed!) Öyleyse güzel davrananları
müjdele” (22 Hacc 37)
אWאא
אאאא
De ki: “Kalplerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Zira
O göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Allah’ın gücü her şeye yeter.” (3 Âli İmrân
29)
١ Jאאא
אאא
א،،אWא،א
،א،א،
،אK
1: Mü’minlerin devlet reisi Ömer ibn Hattab (Allah Ondan razı olsun)
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i şöyle buyururken işittim dedi: “Yapılan her
türlü işler kişilerin niyetlerine göre değer bulur. Herkes yaptığı işin karşılığını
niyetine göre bulur. Kimin niyeti Allah ve Rasûlü’nün rızasını kazanmak için İslâm’ı
yaşayamadığı yerden yaşayabileceği yere göç etmekse onun hicreti Allah ve Rasûlü
4. 4
nün rızasını kazanmak için olduğun dan değerlendirmesi ona göre yapılıp sevabını
ona göre alacaktır. Kim de elde edeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadına
ulaşmak için hicret etmişse hicretinin karşılığı hicret ettiği şeye göre değerlendirilir.”
(Buhârî, Bedü’l Vahy 1; Müslim,İmârât 155)
٢ JאאאWא
WאאאאאKW
Wא{،א؟:
K
2: Mü’minlerin annesi Ümmü Abdullah diye künyelenen Aişe (Allah Ondan
razı olsun) dan rivayete göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuşlardır: “Kıyamete doğru bir ordu Kabe’ye saldırmak üzere yola çıkacak,
çıplak çöl gibi bir yere geldiklerinde hepsi birden yerin dibine batırılacaklardır.” Aişe
(Allah Ondan razı olsun); Ya Rasûlallah onların arasında kütü niyetli olmayanlar
veya tıcaret yapmak için gelenler varken hepsi birden nasıl yerin dibine batar? diye
sordum. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Evet hepsi birden yerin dibine
geçecektir. Ahirette de diriltilip niyetlerine göre hesaba çekileceklerdir.” (Buhârî,
Büyu’ 49; Müslim, Fiten 4-8)
٣ JאWWא،{
{אאאK
3: Aişe (Allah Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre peygamberimiz
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Mekke fethinden sonra artık hicret
etmek yoktur. Yalnız cihad etmek ve cihad niyetinde olmak vardır. O halde Allah
yolunda savaşa çağrıldığınızda hemen katılın.” (Buhârî, Menâkibü’l Ensâr 45;
Müslim, Hacc 445)
٤ JאאאאW
אאWא،א
אא،אWאKW
אWא
א،אK
4: Ebû Abdullah Cabir İbn Abdullah el Ensarî (Allah Onlardan razı olsun)şöyle
demiştir: Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’le birlikte bir savaşta
beraberdik buyurdular ki: “Hasta olmaları yüzünden Medine’de kalıp savaşa
katılamayan öyle kimseler var ki; siz bir yolda yürüdüğünüz ve bir vadiyi
geçtiğinizde onlar niyetlerinden dolayı sizinle beraber gibidirler.” Başka bir rivayette
ise: “Sevap kazanmakta onlar size ortak oldular.” şeklindedir. (Müslim, İmâra 159)
5. 5
Yine Enes (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre şöyle
buyurmuştur: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ile Tebük savaşından
döndüğümüzde şöyle buyurdular: “Medine’de bizim arkamızda kalan öyle kimseler
var ki; her hangi bir dağ yolunu veya bir vadiyi geçsek onlar da bizimle beraber
sevap kazanırlar, onları özürleri alıkoymuştur.” (Buhârî, Meğâzî 81)
٥ Jא،،،
Wא
WאאW
،K
5: Ebû Yezîd Ma’n ibn Yezîd İbn Ahnes (Allah Ondan razı olsun)’den rivayete
göre –ki bu kimse babası ve dedesi hepsi sahabîdirler– şöyle demiştir: Babam Yezîd
sadaka vermek üzere birkaç dînar çıkarmış ve mescidde oturan birinin yanına
koymuştu. Ben de gelip onları alarak babama gelmiştim. Babam: Yemin olsun ki o
paraları sen alasın diye bırakmadım deyince Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’in yanına giderek durumu O’na arzettim. Bunun üzerine O meseleyi
hallederek şöyle buyurdular: “Yezîd sen niyetlendiğin sadaka sevabını kazandın. Ey
Ma’n aldığın para da senindir.” (Buhârî, Zekat 15.)
٦ Jא
אאא،אאא
،Wאאאא
Wאא،א
،؟W،W؟אW،W
؟אWאא J–
א،
אאWWא
؟Wאא
،אKא
،،אK
אK
6: Cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Ebû İshâk Sa’d ibn Ebû Vakkâs
(Allah Ondan razı olsun) şöyle dedi: Veda haccı yılında çektiğim şiddetli bir hastalık
dolayısıyle Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ziyaretime geldi. Ben: Ya
Rasûlallah hastalığımın ne kadar arttığını görüyorsun. Ben zengin bir kimseyim, bir
kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini dağıtayım mı? dedim.
6. 6
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Hayır, öyle yapma” dedi. Yarısını dağıtayım
mı? dedim. Yine “Hayır” dedi. Ya üçte birine ne dersin? deyince. “Üçte birini
dağıtabilirsin, hatta o bile çok dedi. Mirasçılarını zengin bırakman onları muhtaç
bırakıp ta insanlara el avuç açacak bir halde bırakmaktan hayırlıdır. Allah rızasını
düşünerek yaptığın harcamalara; hatta eşinin ağzına koyduğun lokmaya kadar
yaptığın tüm harcamalardan mutlaka sevap kazanırsın” buyurdular. Bunun üzerine
ben: Ya Rasûlallah siz ve arkadaşlarım Mekke’den Medine’ye hicret ederlerken ben
burada kalıp ölecek miyim? diye sordum, cevaben : “Hayır sen burada
kalmayacaksın. Allah rızası için güzel işler yaparak dereceni yükselteceksin.
Allah’tan öyle umarım ki daha çok yaşayacak, mü’minlere fayda, kafirlere de zarar
vereceksin. Ya Rabbî ashabımın hicretini tamamla ve onları gerisin geriye çevirme.
Acınacak durumda olan Sa’d ibn Havle’dir” buyurdu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) Sa’d ibn Havle’nin Mekke’de ölmesine üzülüyordu. (Buhârî, Cenâiz 36;
Müslim Vesâyâ )
٧ JאWאWא
،،K
7: Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Allah sizin bedenlerinize ve
yüzlerinize değil kalplerinize bakar. (Müslim, Birr 33; İbn i Mâce, Zühd 9.)
٨ JאאWא
א{{{؟א
אWאאאK
8: Ebû Mûsâ Abdullah ibn Kays el Eşarî (Allah Ondan razı olsun) şöyle dedi:
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e biri cesaretini göstermek diğeri milletini
korumak öteki ise kendisine yiğit adam dedirtmek için savaşan kimselerden hangisi
Allah yolundadır? diye soruldu da Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şu cevabı
verdi. “Kim İslâmiyet (tevhid kelimesi) daha yüce olsun diye savaşıyorsa, o Allah
yolundadır. (Yani şehid ona denir).” (Buhârî, İlim 45; Müslim, İmâra 150.)
٩ JאאאWאא
אאא،Wא،אא
؟אWK
9: Ebû Bekre Nüfey’ ibn Hâris es Sakafî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet
edildiğine göre peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “İki
müslüman birbirine kılıç çektiğinde öldüren de ölen de cehennemdedir.” Bunun
üzerine ben: Ey Allah’ın Rasûl’ü öldürenin durumu belli ama ölen niçin
cehennemdedir? diye sordum. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz
buyurdular ki: “Çünkü o da arkadaşını öldürmek istiyordu.” (Buhârî, İman 22;
Müslim, Kasâme 33.)
9. 9
bir yere odun toplamaya gitmiştim, onlar uyuyuncaya kadar dönemedim, akşam
sütlerini sağıp yanlarına gelince onları uyur halde buldum, onları uyandırmayı ve
onlardan önce ev halkının birşey yeyip içmesini uygun görmedim, süt kabı elimde
olduğu halde onların uyanmalarını bekledim, nihayet şafak söktü, çocuklar açlıktan
sızlanıyorlardı, derken annem babam da uyandılar ve akşam sütlerini içtiler.
Allah’ım eğer bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam bu kaya sıkıntısını bizden
uzaklaştır, diye yalvardı kaya biraz aralandı, fakat çıkılacak gibi değildi.
İkinci kimse şöyle dedi: Allah’ım amcamın bir kızı vardı, onu herkesten çok
seviyordum (başka bir rivayete göreWbir erkek bir kadını ne kadar severse ben de
onu o kadar seviyordum.) Ona sahip olmak istedim, o kabul etmedi, bir kıtlık yılı
amcamın kızı çıkıp geldi, kendisini bana teslim etmek şartıyla ona yüzyirmi altın
verdim, kabul etti ona sahip olacacağım zaman (diğer bir rivayete göre cinsi
muameleye başlamak üzereyken) dedi ki: “Allah’tan kork, haksız olarak bekarlık
mührümü bozma” ben de Allah’tan korkarak bu çok sevdiğim kadından uzaklaştım.
Verdiğim altınları da ona bıraktım. Allah’ım eğer ben bu işi senin rızanı kazanmak
için yapmışsam, bu belayı üzerimizden gider diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı
fakat çıkılacak gibi değildi.
Üçüncüleri de WAllah’ım vaktiyle birçok işci tuttum, ücretini almadan giden
biri dışında hepsinin ücretini verdim, ücretini almadan giden işcinin ücretini
çalıştırdım, bu ücretten pekçok mal çoğaldı, birgün bu adam çıkageldi ve bana “Ey
Allah’ın kulu ücretimi ver” dedi. Ben de ona: “Şu gördüğün develer, koyunlar ve
köleler senin ücretinden meydana gelmiştir” dedim. “Ey Allah’ın kulu benimle alay
etme” deyince, “Seninle alay etmiyorum diye cevap verdim. Bunun üzerine o;
malların hepsini sürüp götürdü, hiç birşey bırakmadı. “Rabbim eğer bu işi sırf senin
rızanı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar” diye
yalvardı mağaranın ağzını kapatan kaya iyice açıldı onlar da çıkıp gittiler. (Buhârî,
Büyu’ 98; Müslim, Zikir 100.)
BÖLÜM: 2
TEVBE ve ALLAH’TAN AFFEDİLMEYİ İSTEMEK
אWאא،אאא
،W
WאKאWKאW
אKאK
אWא،
،،
،אKא،
10. 10
אא،אK
א،א،אאW J
İslam alimler derler ki : Yapılan her günah için tevbe etmek vaciptir. Şayet
işlenilen günah kullar arasında olmayıp insanoğlu ile Rabbi arasında ise tevbenin
kabul olması için üç şart gereklidir.
1- Yapacağı veya içinde bulunduğu günahı hemen terketmek.
2- İşlediği günahtan dolayı pişmanlık duymak.
3- Bir daha günah işlememeye kesin karar vermek.
Şayet bu üç şartlardan biri yerine getirilmezse tevbesi kabul olmaz.
Eğer yapılan günah insanoğluna karşı işlenilmişse tevbenin kabul olması
için dört şart gereklidir. Bunlardan ilk üç şart yukarıda zikrettiğimiz şartlardır,
dördüncü şart ise; suç işlediği kişi veya kişilere karşı kendisini affetirmesi, yani
birisinin malını zorla veya çalıntı yoluyla almışsa, aldığı malı sahibine geri vermesi
veya kendisini aldığı mala karşılık sahibinden kendini affetirmesi gerekir. Buna
benzer olarak başkasına iftira atma, hakkında konuşma, vurma, v.b. haksızlık
olayları örnek verilebilir. Kişi tüm günahlarından tevbe etmesi gerekir. Şayet işlediği
bazı günahlardan tevbe ederse tevbesi sahihtir, fakat diğer günahlarının tevbesi
özerinde kalır. Kuranı kerim, Sünnet ve ümmetin icmaından gelen delillerle
günahlardan tevbe etmenin vacip olduğuna işaret etmektedir.
אWאאאK
“Hepiniz topluca, (günahkarca davranışlardan dönüp) Allah’a tevbe ediniz
(yönelin) ki, kurtuluşa (dünya ve ahiret mutluluğunu) eresiniz.” (24 Nûr 31)
אWאאאK
“Rabbinizden (günahlarınız için) bağışlanma dileyin ve sonra tevbe ve
pişmanlık tavrı içinde O’na yönelin.” (11 Hûd 3)
אWאאאאאK
“Ey iman edenler! Tam bir pişmanlık ve gönül huzuru içinde gösterişten uzak
ölçüde Allah’a tevbe edin.” (66 Tahrim 8)
١٣ JאWאא
אK
13: Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun) Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: “Allah’a yemin ederim ki; ben
günde yetmiş defadan fazla Allah’tan beni bağışlamasını diler ve tevbe ederim.”
(Buhârî, Deavât 3)
11. 11
١٤ JאאWאWאא
אאאK
14: Eğâr ibn Yesâr el Müzenî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine
göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuşlardır: “Ey insanlar
Allah’a tevbe edin O’ndan affedilmenizi isteyiniz, çünkü ben Ona günde yüz defa
tevbe ederim. (Müslim, Zikir 42)
١٥ Jאא،W
אWא
KאWא
א{א،
،א{{
אWא،
אK
15: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in hizmetçisi olan Ebû Hamza Enes
ibn Mâlik el Ensârî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdular: “Kulunun tevbe etmesinden dolayı
Allah’ın duyduğu memnuniyet sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini
bulduğu zamanki sevincinden daha çoktur.” (Buhârî, Deavât 4; Müslim tevbe 1)
Müslim’in başka bir rivayeti de şöyledir: “Herhangi birinizin tevbesinden
dolayı Allah’ın duyduğu hoşnutluk ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve
içeceği ile birlikte devesini kaybetmiş ve tüm ümitlerini de yitirmiş halde bir ağacın
gölgesine uzanıp yatan, derken devesinin yanına dikiliverdiğini gören ve yularına
yapışarak aşırı sevincinden dolayı (ne söylediğini bilmeyerek Allah’ım sen benim
Rabbim ben de senin kulunum diyeceği yerde,) sen benim kulumsun ben de senin
Rabbinim diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.” (Müslim, tevbe 7)
١٦ JאאאWא
א{
אאK
16: Ebû Mûsâ Abdullah ibn Kays el Eşarî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet
edildiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah gündüz günah işleyen kimsenin tevbesini kabul etmek için geceleyin rahmet
elini açarak tevbeleri kabul eder, gece günah işleyen kimsenin tevbesini kabul etmek
için gündüz rahmet elini açarak günahları bağışlar, güneş battığı yerden doğuncaya
kadar (yani kıyamete) kadar bu böylece devam eder gider” (Müslim, tevbe 31)
12. 12
١٧ JWאWא
אK
17: Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Güneş batıdan doğmazdan
önce kim tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder.” (Müslim, Zikir 43)
١٨ JאאאאW
אאK
18: Ebû Abdurrahman Abdullah ibn Ömer ibni’l Hattâb (Allah Onlardan razı
olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Bir kul can çekişmeye başlamadıkça Allah onun tevbesini kabul eder.”
(Tirmîzî, Deavât 98)
١٩ JWאא
אW؟Wאא{Wא
א،Wא
אאא،אאW
؟:{אא J
J{K
Wא؟Wא،
אא:،א
אW،Wאא،
א>WאKאאWאא
؟אWאאKא
אאאK
אאKאאאאא
אK
19: Zirr ibn Hubeyş (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Mestler üzerine
nasıl mesh edileceğini sormak üzere Safvân ibn Assâl’in yanına gitmiştim, Zirr bana
niçin geldin diye sordu. Ben de İlim öğrenmek için deyince şunları söyledi:
“Melekler ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler, ben de abdest
bozduktan sonra mestler üzerine nasıl mesh edileceği kalbimi kurcaladı, sen de Hz.
Peygamberin ashabından olduğun için O’nun bu konuda birşey söylediğini
işitmişsindir diye sormaya geldim.” Savfân: “Evet duydum, peygambe-rimiz
13. 13
(sallallahu aleyhi vesellem) yolculukta bulunduğumuz zaman mestleri üç gün üç
gece çıkarmamayı, abdest bozduktan ve uykudan sonra bile mestlere meshetmeyi
ancak cünüp olunca mestleri çıkarmayı emrederdi.” dedi. “O’nun sevgiye dair bir
şeyler söylediğini işittiniz mi? dedim” “Evet işittim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) ile bir seferde beraberken bir bedevî gür sesiyle Ya Muhammed diye
bağırdı. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de onun sesine yakın bir sesle
“Gel buradayım” diye cevap verdi. Ben bedevîye yazıklar olsun sana, peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem)’in yanındasın sesini kes, yüksek sesle bağırmanı Allah
yasakladı dedim. Bedevî vallahi sesimi kısmam dedi ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’e hitaben: Bir kişi bir toplumu sever fakat onlar gibi hayırlı ameller
yapamadığından onlara ulaşamazsa bu kimsenin durumu nedir? deyince
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) “Kişi kıyamet gününde sevdikleriyle
beraberdir.” diye buyurdular. Safvân ibn Assâl sözüne devam ederek dedi ki; “Hz.
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) bu konuda uzun uzadıya konuştu. Hatta batı
taraflarında bulunan bir kapıdan bahsetti. Bu kapının genişlik mesafesi veya yaya
yürüyüşü ile kırk yıl veya yetmiş yıl genişliğindedir buyurdu.”
Şam taraflarının hadis rivayet edenlerinden Süfyân ibn Uyeyne dedi ki: “Allah
gökleri ve yeri yarattığı günden beri bu kapıyı tevbe edenler için açık bırakmıştır.
Güneş battığı yerden doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır.” (Timîzî, Deavât 98)
٢٠ JאאW
،א،
א،W،؟W{
،א،W
؟W،א؟א
אא،אא،
،אאא،
אאא،אW
א،אאWא،
J JWאא
،אאא،אK
אאWאא،،
אאWא،،W
א{،אW
K
14. 14
20: Ebû Saîd Sa’d ibn Mâlik ibn Sinân el Hudrî (Allah Ondan razı olsun)’den
rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
“Vaktiyle doksandokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı, bu kimse yeryüzünde en
büyük bilgi sahibinin kim olduğunu soruşturdu, ona bir rahibi haber verdiler. Bu
adam rahibe giderek: “Doksandokuz adam öldürdüm tevbe edebilirmiyim (kabul
olur mu)?” diye sordu. Rahib: “Hayır edemezsin (kabul olmaz)” deyince onu da
öldürerek sayıyı yüze tamamladı. Sonra yeryüzünün en bilginini soruşturdu, ona bir
alim kişiyi tavsiye ettiler. Onun yanına vararak yüz kişiyi öldürdüğünü tevbe edip
edemeyeceğini (kabul edilip edilmeyeceğini) sordu. O alim elbette edebilirsin (kabul
olur), insanla tevbesi arasına kim girebilir ki, sen falan yere git orada Allah’a ibadet
eden insanlar var, sende onlarla beraber Allah’a ibadet et, sakın kendi memleketine
geri dönme, çünkü orası kötü bir yerdir dedi. Adam denilen yere gitmek üzere yola
çıktı, tam yolu yarılamıştı ki, ölüm onu yakaladı. Rahmet melekleriyle azap melekleri
adam hakkında münakaşaya tutuştu, rahmet melekleri: Adam tevbe edip kalben
Allah’a yönelerek geliyordu dediler. Azap melekleri ise: O adam hayatında hiç iyilik
yapmadi ki dediler. Derken insan şekline girmiş bir melek çıkageldi, melekler onu
aralarında hakem tayin ettiler, hakem olan melek: Geldiği yerle gideceği yerin
arasındaki mesafeyi ölçün, hangisine daha yakınsa ona göre muamele yapın dedi.
Melekler ölçtüler gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler ve rahmet
melekleri onun ruhunu alıp götürdüler.” (Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, tevbe 46,47)
Başka bir sahih rivayette ise : Gideceği hayırlı köyün , geldiği kötü köyden bir
karış daha yakındı. Bunun özerine tevbe eden kişiyi salih kişilerden kıldılar.
Başka sahih bir rivayette ise : Allahu Teala tevbe edeceği yere (köye) : Biraz
yaklaş ; kendi köyüne ise biraz uzaklaş diye vahyetti (emretti), ve sonra: Geldiği köy
ile gideceği köyün arasını ölçünüz dedi. . Melekler ölçtüler gitmek istediği yerin
geldiği köyden bir karış daha yakın olduğunu gördüler, ve böylece affedildi. Başka
bir rivayette ise : Adam yönünü sâlih köye doğru çevirdi.
٢١ Jא،
:א
KWא،،א
،،א،
אאא
Kאאא
א،،אK
א،،
א،אא
א،א