2. Tanzimat, Osmanlı Devletinde ve toplum hayatında yaklaşık iki
yüzyıldan beri süregelen reform ya da ıslahat ihtiyaç, eğilim ve
girişimlerinin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır.
Tanzimat’a gelindiğinde, Osmanlı reform hareketi, öncekilerden
farklı olarak, nitelik, yön, hız ve kapsam bakımından büyük bir
değişiklik gösterdi. Bu reform hareketi, kendi dönemiyle sınırlı
kalmadı, 1. Ve 2. Meşrutiyet rejimlerini, birçok fikir ve siyasi
hareketi ortaya çıkardığı gibi, Türkiye Cumhuriyetinin temelini
oluşturan kurum ve fikirlere de kaynaklık etti.
Belediye, İl Özel İdaresi, Sayıştay ve Danıştay gibi temel kurumlar,
orijin itibariyle Tanzimat’a dayanır. Bakanlıkların kurulması ve
memur rejiminin yeniden düzenlenmesi bu döneme rastlar.
3. Tanzimat’ta yenileşme, Avrupa modeline göre tek bir değişme
çizgisi izledi. Bu dönemde Batılı kurum ve sistemlerle, geleneksel
Osmanlı kurum ve değerleri uzlaştırılmaya çalışıldı ve zaman zaman
da mücadele etti. Bu durum, ikili kurumsal yapıyı ve değerler
sistemini ortaya çıkardı. Nizami Mahkemelerin yanında Şer’i
Mahkemeler; mekteplerin yanında medreseler, Adliye ve Maarif
Vekâletinin yanında Bab-ı Meşihat, bu ikili örgütlenmenin bazı
örnekleridir.
4. Tanzimat’ın bu ikili özelliği Osmanlı Devletinde yeni bir oluşum
değildi. Osmanlı Devleti ‘Müslüman’ ve ‘Gayrimüslim’ olmak
üzere iki temel sınıftan meydana geldiği için cemaat
yönetimlerinde zaten farklı bir örgütlenme öteden beri söz
konusuydu. Her millet topluluğu, kendi yargı, eğitim ve sosyal
güvenlik kurumlarına sahipti. Tanzimat, bu yapıda önemli bir
değişiklik gerçekleştirmedi. Onun getirdiği değişiklik, Müslüman
toplumunun öteden beri tek olan kendi sistemini ikileştirmek
oldu. Tanzimat’ın getirdiği bu ikili yapı, aslında Türk siyaset ve
fikir hayatında yeni oluşumların ortaya çıkması bakımından
olumlu bir gelişme sağlamıştır.
5. Basın-yayın hayatı canlanmış, çeşitli fikir hareketleri ortaya
çıkmış, vatan, millet, meşrutiyet, cumhuriyet, Doğu ve Batı gibi
kavramlar tartışılmış, bu da siyasi gelişmeleri etkilemiştir.
Tanzimat’taki değişme, sömürgeci ve saldırgan Avrupa’ya karşı
devletin kendini koruma önlemi olarak ortaya çıkarılmışsa da,
bu sürece girilince artık geri dönülemedi. Tanzimat’ın mimarları,
bir ölçüde reform görüntüsü altında Avrupa’nın baskısını
azaltmak istemişlerdi. Hatt-ı Hümayuna, bütün tebaanın eşitliği
ilkesini koymakla, gayrimüslimlerin sorunlarını çözeceklerini
sanıyorlardı. Buna bağlı olarak da büyük devletlerin baskısı sona
erecekti. Nitekim gayrimüslimlerin haklarıyla ilgili olarak çeşitli
reformlar yapılmasına rağmen, bu devletler bunu yeterli
görmediler.
6. Tanzimat Osmanlı – Avrupa ilişkilerinde yeni bir evreyi
simgeler. Önceki ıslahat hareketleri, Osmanlı Devletinin
kendi yönetim ve medeniyet anlayışının bir eseri olarak
gerçekleşmişti. Tanzimat ise Batılılaşmanın bir eseridir.
Tanzimat’la birlikte giderek gelişen Osmanlı – Avrupa
ticari ilişkileri yeni sınıfların ortaya çıkmasını sağlamıştı.
Belediye ile birlikte kamu yönetiminin diğer alanlarında
da Avrupa tarzında düzenlemelere gidildi.
7. Osmanlı Devleti Tanzimat’a kolay gelmedi. Osmanlı idari –
siyasi değişmesi, 17. yüzyıla kadar uzanan sancılı ve olaylı bir
süreçtir. Reformlar hemen birden ortaya çıkmazlar. Bir
dönemde meydana gelen olaylar, geçen asırların hazırlayıp
sürüklediği sebepler zincirinin bir eseri ve sonucudur. Osmanlı
yenileşme hareketi daha çok 2. Viyana yenilgisinden sonra
oluşmaya başladı. Değişme ihtiyacı, önce askeri saha ile sınırlı
kaldı. Güçlü bir ordu kurulabilirse, eski parlak dönemlere tekrar
ulaşabileceği düşünülüyordu. Islahatın diğer alanlarla beraber
düşünülmesi 3. Selim döneminde gündeme geldi. 3. Selim ve
2. Mahmut dönemleri, ıslahat fikrinin daha geniş boyutlarda
düşünülmeye ve uygulanmaya başlandığı yıllardı.
8. Tanzimat'ın başlangıcı III. Selim (1789-1807) veya II. Mahmut (1808-1839)
dönemine indirilebilir. Birçok tarihçiye göre Yeniçeri Ocağı'nın 1826'da
Vaka-i Hayriye lağvı (Vaka-i Hayriye) reform hamlesi asıl başlangıç
noktasıdır.
Reformun ana gerekçesi, Avrupa'nın askeri, teknik ve ekonomik alanlardaki
gelişimi karşısında çaresiz kalan Osmanlı Devleti'ni yeni düzenlemelerle
ayağa kaldırmaktır.
Bunun yanı sıra gayrimüslim tebaanın Balkanlar'da Sırp ve Yunan
ayaklanmalarına yol açan hoşnutsuzluğuna karşı, Osmanlı toplum
dokusunun yeni bir adalet ve eşitlik anlayışıyla onarılması, "Osmanlı
vatandaşlığının’’ ön plana çıkarılması hedeflenmiştir. Osmanlıcılık fikri bu
bakımdan Tanzimat'ın yönlendirici düşüncesi olarak kabul edilebilir.
9. Tanzimat, 3 Kasım 1839 Gülhane Hatt-ı Hümayununun ilanından 1876
yılına kadar olan dönemin adıdır. Tanzimat, iki dönemden oluşmaktadır.
Birinci dönem, Gülhane Hatt-ı Hümayununun hüküm ve uygulamalarını
kapsamakta (1839-1856); ikinci dönem ise, Islahat Fermanının (1856)
ilanından 1. Meşrutiyet’e (1876) kadar olan süreyi içine almaktadır. Her iki
dönem birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
Kavram olarak Tanzimat, Türk siyasi, idari, iktisadi ve içtimai hayatında
topyekûn bir değişmeyi ve yeniden yapılanmayı ifade eder. Kelime olarak
‘’düzenleme’’, ‘’nizamlama’’, ‘’yapılanma’’ anlamına gelmektedir. Tanzimat
bir taraftan Avrupa’nın üstünlüğünü esas alan bir değişmeyi ifade ederken,
diğer yandan da eski medeniyete ya da dini görüşe bağlılığı simgeler.
10.
11. Sultan 1.Abdülmecid’in(1839-1861) imzasını taşıyan Gülhane
Hatt-ı Hümayunu, önceki padişahların fermanlarından farklı
olarak, Osmanlı devlet yapısı ve toplum hayatındaki önemli
değişmelerin hareket, güç ve ilham kaynağı olmuştur. Bu daha
sonraki reform ya da ıslahat düşünce ve çalışmalarının
dayanağı haline gelmiştir.
12. Osmanlı Devleti 19.yüzyılın 2. Çeyreğinde, içte ve dışta maruz kaldığı
sıkıntıları atlatabilmek için Avrupa’ya dayanma ihtiyacı hissetti. O dönemde,
Devlet adamları içinde Avrupa’yı en iyi tanıyan Paris ve Londra elçiliklerinde
bulunmuş Mustafa Reşit Paşaydı. Paşa, Avrupa usulüne benzer ve Batıya
itimat telkin edecek kapsam ve nitelikte bir ıslahat çalışmasının zaruretine
inanmış ve bunu olgunlaştırmak için çeşitli çevrelerle ilişki içerisine girmişti.
Mustafa Reşit Paşa ıslahat çalışmaları sırasında İngiliz elçisi Lord Stratford
Canning’e danışmıştır. Canning’in yapılacak ıslahatta, mal ve can
emniyetinin esas alınmasına ilişkin tavsiyesi, Gülhane Hatt-ı Hümayun ’un
özünü meydana getirmiştir.
13.
14. Ferman Mustafa Reşit Paşa tarafından kaleme alınmış ve Gülhane meydanına
kurulan kürsüden yine onun tarafından yerli ve yabancı kalabalık bir topluluğa
okunmuştur. (3 Kasım 1839)
15. Toplantıya, İstanbul’daki elçiler, gayrimüslim
cemaatlerinin liderleri, bakanlar, esnaf ve sanatkâr
kuruluşlarının temsilcileri, ulema ve üst düzey
devlet adamları katılmışlardır.
Ferman, Devletin resmi gazetesi olan Takvim-i
Vekayi’de yayınlandı.
Gülhane Fermanı, bir anayasa ya da kanun
olmaktan daha çok, hükümdarın kendi yetkileriyle
halkın hakları arasındaki ilişkilerde değişiklik
yapılacağını vadeden senet türünden bir belgedir.
16. Mal, can ve namus güvenliği
Vergi adaleti
Askere alma şekli ve hizmet süresi
Dost devletlerin şahitliği
17. Mal, can ve namus güvenliği
Gülhane Fermanı, devlet yönetiminde birkaç asırdan beri
hüküm sürmekte olan keyfilik yerine ‘’kanun’’ ve ‘’nizamı’’ ;
emniyetsizliğe karşı da ‘’güven’’ i ikame etme amacını
taşıyordu. Hatt-ı Hümayun, yaşama, mülkiyet ve namus gibi
kişi haklarının yasalarca korunacağına güvence vermekteydi.
Şeriat ve kanun bakımından hükmü verilmedikçe, hiçbir kimse
hakkında ceza verilmemesi; müsaderenin kaldırılması; ırz ve
namusun korunması; herkesin tam bir serbestiyet içinde malını
tasarruf edebilmesi , Hatt-ı Hümayunda yer alan temel
ilkelerdir.
18. Vergi Adaleti
Vergiler içinde en önemli vergi olan aşar bütünüyle
iltizama verilmekteydi. Mültezimler, devlete taahhüt
ettikleri miktarı toplamak için halka çeşitli şekillerde
baskı yapmaktaydılar. Bu konularda halkın şikâyetleri
fazla dikkate alınmazdı. Devletin mali durumunu, yani
gelir ve giderini daha iyi bilmesi gerektiğinden, bütçe
yapılması gereği de Hatt-ı Hümayunda dolaylı olarak
belirtiliyordu.
19. Askere Alınma Şekli ve Hizmet Süresi
Hatt-ı Hümayun, askere alma şekli ve hizmet süresinin düzenlenmesi gereğini şu
satırlarda açıklamıştır:
‘’ Askerlik maddesi, önemli konulardandır. Vatanın korunması için ahalinin asker
vermesi kutsal bir görevdir. Ancak şimdiye kadar olduğu gibi memleketin çeşitli
bölgelerinin nüfusuna bakılmayarak, kimisinden kaldırabileceğinden fazla,
kimisinden ise az asker istenmiştir ki, bu hem düzensizliğe sebep olmakta hem de
tarım ve ticaret gibi işleri aksatmaktadır. Kaldı ki, askere gelenlerin, hayatlarının
sonuna kadar askerlik yapmak zorunda olmaları, kendilerinde ruhi yorgunluk
meydana getirmekte ve nüfusun azalmasına sebep olmaktadır. Bu yüzden, her
bölgeden gerektiği vakit istenecek asker için bazı iyi usuller kabul edilmesi ve
askerliğin dört ya da beş sene süre ile nöbetleşmeli olarak yürütülmesi gereklidir.’’
20. Dost Devletlerin Şahitliği
Gülhane Hatt-ı Hümayununun en önemli maddesi
sondan bir önceki kısmıdır. Bu kısım, Fermanın
ilanındaki dış etkileri göstermekte ve Avrupa’nın
garantörlüğünü dile getirmektedir. Fermanın ilanı
törenine elçiler davet olunmuş ve ferman
İstanbul’daki elçilere resmen tebliğ edilmiştir. Reşit
Paşa bu maddeyi reformları sağlama almak amacıyla
koymuştur.
21. A. Mali Yönetimde Islahat
Tanzimat’ın uygulanması önce mali yönetim alanında ortaya
çıktı. Hatt-ı Hümayunda belirtildiği üzere, iltizam kaldırıldı,
vergilerin toplanması işi, padişah tarafından tayin edilen
‘’muhassıl’’ (vergi tahsildarı) adındaki devlet memurlarına
bırakıldı. Her türlü kamu gelirlerinin merkezi hazinede
toplanması ve harcamaların buradan yapılması esas kabul
edildi ve maliye örgütü bu ilkeye göre yeniden düzenlendi.
22. İltizamın kaldırılması ve vergilerin muhassıllar eliyle
toplanması, iki yıllık uygulamada olumlu bir sonuç
vermedi. Muhassıllık örgütü kaldırdı. Muhassılların
yerini, valiyle karşı sorumlu ‘’defterdar’’lar aldı. Aşar
tekrar iltizama verildi. Şubat 1842’den itibaren,
Tanzimat’ın uygulandığı bütün eyaletlerde yürürlüğe
kondu. Eyalet yönetimi, eskiden olduğu gibi, geniş
yetkilerle donatılmış valilerin eline bırakıldı.
23. B. Memur Maaşları ve Rüşvetle Mücadele
Tanzimat Fermanı’nın bir bölümünde, ‘’ Bütün memurların bugünkü gibi yeteri
kadar maaşı olacak, eğer henüz olmayanları varsa, onlara da verileceğinden,
şeriatça yasaklanan ve memleketin perişanlığının baş sebebi olan çirkin rüşvet
maddesinin bundan sonra meydana gelmemesi için de sağlam bir kanunla
düzenlenmesine bakılsın’’ deniliyordu.
Mal, can ve namus güvenliğinin sağlanması, rüşvetin önlenmesi, memurların
keyfi işlemleriyle mücadele edilmesi gibi fermanda yer alan temel ilkelerin,
uygulanması amacıyla, Tanzimat’ın ilanından altı ay sonra (3 Mayıs 1840) bir
Ceza Kanunu kabul edildi.
Bu kanun suçların kanuniliği ilkesini kabul etmekte, kanun önünde eşitlik
esasını getirmekte ve keyfi olarak ceza vermeyi engelleyici hükümler
içermektedir.
24. C. Eyalet Temsilcilerinin İstanbul’a
Çağrılması ve İmar Meclisleri
Gülhane Hatt-ı Hümayununun ilanından 1845 yılına kadar geçen sürede,
reformlarda gözle görülür bir başarı sağlanamadı. Sultan Abdülmecit, 1845
tarihinde Meclis-i Vala’da yaptığı geleneksel yıllık konuşmasında, ıslahat
çalışmalarının beklenen neticeyi vermemesinden dolayı duyduğu üzüntüyü dile
getirerek, başta sadrazam olmak üzere tüm bakanların, tebaanın refah ve saadetini
temin için gerekli önlemleri düşünmelerini ve görüşmelerini emretti. Bunun üzerine
Meclis-i Vala’da yapılan görüşmeler sonucunda, yapılacak geniş kapsamlı ıslahat
için, önce eyaletlerin gerçek durumlarının bilinmesi amacıyla, halkın temsilcilerinin
görüşlerine müracaat edilmesi kararlaştırıldı. Bunun için de her eyaletin güvenilir ve
bilgi sahibi kişilerinden, biri Müslüman, diğeri Hristiyan iki temsilcinin İstanbul’a
çağrılmasına karar verildi.
25. Temsilciler, İstanbul’da iki aydan fazla kaldılar. Kendilerinden,
eyaletlerin içinde bulunduğu sorunlar ve yapılması gerekenler
konusunda görüş istendi. Gruplar halinde Meclis-i Vala’ya
çağrılarak düşünceleri alındı. Temsilciler, vergilerin ağırlığı,
toplanmasındaki yolsuzluklar ve haksız uygulanmasından söz
ettiler. Yol, köprü, içme suyu gibi bayındırlık hizmetlerine olan
ihtiyacı dile getirdiler. Bu hizmetlerin oluşturulabilmesi için
İmar meclisleri kuruldu.
Meclis-i Vala’nın Başkanı Süleyman Paşa’nın görevden
alınması ve hükümette yapılan değişiklikler, imar meclislerinin
çalışmalarını engelledi ve neticede, birçok proje ve hizmet
tamamlanamadı. İmar meclisleri deneyimi de istenen sonucu
vermedi.
26. D. Tanzimat’a Tepkiler
Tanzimat bazı Müslüman gruplar tarafından olumsuz tepki gördü; frenkleşme ve
gâvurlaşma olarak nitelendirildi, Tanzimatçıların hedeflediği merkeziyetçi yapı ise
başıbozuk bölgelerin valilerini rahatsız etti. Halep, Bosna, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'da kimi aileler çocuklarının mecburi askerlik uygulamasıyla askere
alınmasına karşı çıktı.
Tanzimat'ın Müslüman-gayrimüslim eşitliği ile birlikte Hıristiyan mezhepler arasında
da eşitlik getirmesi, diğer mezheplere göre daha güçlü ve ayrıcalıklı olan Ortodoks
tebaayı rahatsız etti.
Dış dünyada ise İngiltere ve Fransa Tanzimat'ı olumlu karşılarken, Rusya bunun
Osmanlı üzerindeki Batılı etkiyi arttıracağını düşünüp fermanı olumsuz karşıladı.
Avusturya'da iktidardaki mutlakiyet yanlısı Prens Metternich fermanı olumsuz
karşılarken, Kavalalı Mehmet Ali Paşa fermanın amacını sezdi ve bunu kendisine
karşı yapılan bir "şah hamlesi" olarak nitelendirdi.
Abdülaziz döneminde güçlenen Yeni Osmanlılar ise Tanzimat'ın bazı
uygulamalarına karşı çıktılar ve bir çoğu sürgüne gönderildi veya yurt dışına kaçtı.
27. Tanzimat döneminde, Gülhane Hatt-ı Hümayunundan sonra Osmanlı
yönetim sistemini kökten etkileyen ve değiştiren önemli düzenlemelerden
biri de, Islahat Fermanı’dır. Kırım Savaşı'nın ateşkesinden 18 gün sonra, 18
Şubat 1856'da Bâb-ı Âli tarafından ilân edilmiştir.
Birinci Meşrutiyetin ilanına kadar, Osmanlı Devletinin iç ve dış siyasetinde
önemli izleri olan Islahat Fermanı, Gülhane Hatt-ı’nın genişletilmiş bir
biçimidir.
28.
29. Bu fermanın amacı, millet sistemini kaldırarak bütün din topluluklarının eşit
vatandaşlık hakları sağlayarak Müslüman ve gayrimüslim Osmanlı tebaası
arasında tam bir eşitlik sağlamaktır. Böylece Millet-î Rum haricinde
gayrimüslimlere de devlet kademelerine memur olma yolu açılmıştır. Din
değiştirme hakkı kabul edilmiş, İslâm'dan çıkmanın ölüm ile cezalandırılması
usulüne son verilmiştir. Gayrimüslimlere askeri okullara gitme hakkı
tanınmıştır. Ayrıca uygulanan vergilerde (bkz. cizye) de bir eşitlik
sağlanmıştır. Bu anlamda 15. madde ile eşit haklar beraberinde eşit
yükümlülükler getirir düşüncesi getirilmiştir. Böylece gayrimüslimlerin de
askerlik yapma yükümlülüğü doğmuş, askerlik yapmak istemeyenlere de
askerlik vergisi olan ( bedel-i askerî )olanağı sunulmuştur. Bu yeni uygulama
sayesinde Müslüman tebaa da para karşılığında ( bedel-i nakdî )askerlik
görevinden muaf olma şansını yakalamıştır.
Islahat Fermanı ile gayrimüslimler kendi meclislerini oluşturarak kendi
meselelerini (ağırlıklı olarak yönetimsel ve dinsel) yönetmiş ve o konularda
kararlar alabilmişlerdir.
30. TANZİMAT – Değişme Sürecinde Osmanlı – Halil İNALCIK & Mehmet
SEYİTDANLIOĞLU
TANZİMAT VE YÖNETİMDE MODERNLEŞME – Doç. Dr. Bilal ERYILMAZ
TANZİMAT – ENGELHARDT
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tanzimat_Ferman%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/Islahat_Ferman%C4%B1
Türk Tarihi Ve Kültürü – Editör : Prof. Dr. Cemil ÖZTÜRK