2. İÇİNDEKİLER
Filozof kardeşim
Nripendra Chandra Gosıoami'ye Çizimler. 9
Teşekkür 11
Önsöz 17
1. Bölüm
BİLİM ve RUHSALLIĞIN BÜTÜNLEŞMESİ
Giriş 23
Uçurum ve Köprü 25
Eski Fizik ve Felsefi Mirası 39
Kuantum Fiziği ve Materyalist Realizmin Ölümü 54
Monistik İdealizmin Felsefesi 86
2. Bölüm
İDEALİZM ve KUANTUM
PARADOKSLARININ ÇÖZÜMÜ
Giriş 105
Aynı Anda İki Yerde Birden Olan Nesneler ve
Sebeplerinden Önce Gelen Sonuçlar 107
Schrödinger'in Dokuz Canlı Kedisi 124
Seçiyorum, Öyleyse Varım 160
Einstein-Podolsky-Rosen Paradoksu 171
Realizmin ve İdealizmin Uzlaşması 204
3. 3. Bölüm
KENDİNE GÖNDERME: BİR NASIL ÇOK OLUR
Giriş 217
Zihin-Beden Sorununu Araştırmak 219
"Kuantum Zihin"i Arayış 235
Paradokslar ve Dolanık Hiyerarşiler. 255
ÇİZİMLER
Şuurun "Benliği" 270
Psikolojileri Bütünleştirmek 284 - 1. Kuantum sıçraması * 57
2. Kararsız yörüngeler. 59
4. Bölüm 3. Bohr yörüngesi ve kuantum sıçrayışı 61
KİŞİNİN YENİDEN BÜYÜLENİŞİ 4. Bir dalganın grafik temsili 64
5. Sabit dalganın ilk armoniği 65
Giriş 301 6. Atomun dalga modeli 66
Savaş ve Barış 306 7. Elektronların kırınım halkaları 67
Dışsal ve İçsel Yaratıcılık 316 8. Dalga paketi 69
Buddhi'nin Uyanışı 332 9. Olasılık dağılımı 71
İdealist Bir Ahlak Teorisi 357 10. Sis odasındaki elektron izi 75
Ruhsal Neşe 375 11. Elektron yörüngesinin ölçümü 77
12. Eşim ve Kayınvalidem 80
Sözlük 3g2 13. Yin-Yang sembolü 87
Notlar. 397 14. Çift yarık deneyi 109
Kaynakça 408 15. Dalga girişimi H0
İndeks 421 16. Bir ekranda girişim deseni 111
17. Bir çift yarık deneyinde elektronların parçacık
yapısını gözlemleme 113
18. Çift yarık deneyinde elektronun parçadalga yapısı 115
19. W-Kartal dizilişi 116
20. Gecikmiş-seçim deneyi 118
21. Schrödinger'in kedisinin paradoksu 125
22. Bohr-Heisenberg mikroskobu 139
4. 23. Görmenin mekaniği 140
24. Yaylı çift yarık deneyi 143
25. SQUID üzerinde kuantum girişimi 145
26. Von Neumann zinciri 147
27. Mahkumun ikilemi 152
28. Yönlendirilmiş fotonlarla deneyler. 155
29. Einstein-Podolsky-Rosen ilintisi 172
30. Fotonlarm gözlenmesinde polarizasyon ilintisi 178 TEŞEKKÜR
31. Bell eşitsizliği nasıl doğar. 185
32. Resim Galerisi, M. C. Escher. 261 Kuantum mekaniği okuyan bir üniversite öğrencisiyken,
33. Çizen Eller, M. C. Escher. .". 263 arkadaşlarımla oturup saatler boyunca "Bir elektron aynı an-
34. Uroboros 271 da iki yerde birden olabilir mi?" türünden ezoterik tartışma-
lar yapardık. Evet, bir elektronun aynı anda iki yerde birden
olabileceğini kabul edebiliyordum; kuantum matematiğinin
verdiği mesaj incelikle dolu olmasına rağmen, bu noktada
hiç de muğlak değildi. Ancak, sıradan bir nesne -"gerçek"
dediğimiz sandalye, masa gibi şeyler- bir elektron gibi davra-
nabilir miydi? Bir dalga haline gelip de -dalganın o anlaşıla-
maz biçimde, hiç kimse bakmıyorken yaptığı gibi- yayılmaya
başlayabilir miydi?
Gündelik deneyimlerimizden bildiğimiz nesneler, kuan-
tum mekaniğine özgü olan o garip biçimlerde davranmaz gi-
bidir. Dolayısıyla şuuraltımızda, mikroskobik parçacıkların
davranışının, klasik fizik denilen Newton yasalarıyla yöneti-
len makroskobik maddenin geleneksel davranışından farklı
olduğunu düşünmeye yönelivermek çok kolaydır. Gerçekten
de, birçok fizikçi kuantum fiziğinin paradoksları üstünde ka-
fa yorduktan sonra hemen bu çözüme kaçıverir. Dünyayı ku-
antum nesneleri ve klasik nesneler diye ayırırlar; ne yaptığı-
mın farkında olmamakla birlikte, ben de öyle yaptım.
Fizikte sağlam bir kariyer yapmak için, kuantum bulma-
lı
5. 12 Teşekkür 13
çaları gibi boyun eğmez sorulara pek kafa yoramazsmız. Ku- bu kadar da disiplinlerarası bir proje olabileceğini beklemi-
antum fiziği yapmanın pragmatik yolu, bana söylendiğine yordum.
göre, hesaplamayı öğrenmekti. Dolayısıyla, uzlaştım ve Bilim kurgu fiziği (bilim kurgu bir anlamda hep hassas
gençliğimin o muazzam soruları yavaş yavaş arka plana kay- bir noktam olmuştu) hakkında bir ders verirken, bir öğrenci
dı. şöyle dedi: "Psikoloji profesörüm Carolin Keutzer gibi konu-
Ancak, o sorular ortadan kaybolmadılar. Şartlar benim şuyorsunuz!" Keutzer'le biraz çalışmak, büyük bir içgörüye
için hayli değişmişti ve rekabetçi fizik kariyerimi karakterize yol açmasa da, beni konuyla ilgili psikolojik literatüre aşina
eden bilmem kaçıncı stres kaynaklı mide yanmasından son- kıldı. En sonunda Mike Posner ve onun Oregon Üniversite-
ra, fizik hakkında bir zamanlar hissettiğim coşkuyu hatırla- sindeki bilişsel (kognitif) psikoloji grubunun çalışmalarıyla
dım. Konuya yaklaşmanın neşeli bir yolu olması gerektiğini tanıştım; bu da araştırmamda hayati bir rol oynadı.
fark etmiştim ama evrenin anlamını sorgulayan ruh halimi Psikolojinin yanı sıra, araştırma konum nörofizyoloji
yeniden kazanmam ve kariyer yapma amacıyla yaptığım zi- -beyin bilimi- konusunda da hayli bilgili olmamı gerektiri-
hinsel uzlaşmaları terk etmem gerekiyordu. Filozof Thomas yordu. Ünlü yunus bilimci John Lilly sayesinde nörofizyolo-
Khun bir kitabında, paradigma araştırmasını paradigmaları ji öğretmenimle tanıştım. Lilly, beni bir haftalık Esalen semi-
değiştiren bilimsel devrimlerden ayırmaktaydı ve pek yar- nerine katılmaya davet etmişti; Dr. Frank Barr da bir katılım-
dımcı oldu. Ben paradigma araştırmasında payıma düşeni cıydı. Eğer benim tutkum kuantum mekaniği ise, Frank'inki
yapmıştım; artık fiziğin ön cephesine geçmenin ve bir para- de beyin teorisi idi. Ondan, bu kitabın beyin-zihin ile ilgili
digma değişimi hakkında düşünmenin zamanıydı. bölümüne başlamak için ihtiyacım olan şeyleri öğrenebildim.
Tam da bu kişisel yol ayrımı noktasında, Fritjof Cap- Fikirlerimin elle tutulur hale gelebilmesi için gereken bir
ra'nın Fiziğin Tao'su adlı kitabı ortaya çıktı. Kitapla ilgili ilk diğer hayati malzeme de yapay zeka teorileri idi. Bu konuda
tepkim, kıskançlık ve reddetme olsa da beni derinden etkile- da pek şanslıydım. Yapay zeka teorisinin taraftarlarından bi-
mişti. Bir süre sonra kitabın, tam olarak araştırmadığı bir so- ri olan Doug Hofstadter kariyerine bir fizikçi olarak başla-
runa yaklaştığını görebilmeye başladım. Capra, mistik dünya mıştı; hocalık yaptığım Oregon Üniversitesinden mezundu.
görüşü ile kuantum fiziği arasındaki paralelliklere dalmış Doğal olarak, kitabı çıktığında, buna özel bir ilgi duydum ve
ama bu paralelliklerin sebebini incelememişti. Bunlar rast- önemli fikirlerimden bazılarını Doug'un araştırmasından öğ-
lantının ötesinde miydi? En sonunda, sorgulama odağımın, rendim.
gerçekliğin doğası olacağını anladım. Anlamlı rastlantılar sürdü gitti. Meslektaşlarımdan bir
Capra'nın gerçeklik hakkındaki sorulara girişi tamamen diğeriyle, çok açık fikirli bir şüpheci olan Ray Hyman'la yap-
temel parçacık fiziğine dayanıyordu ama ben doğrudan yüz- tığım tartışmalar yoluyla parapsikoloji araştırmalarına
leşilmesi gereken en önemli noktaların, kuantum fiziğinin başladım. En önemli rastlantılardan biri de 1984 yazında Lo-
nasıl yorumlanacağı sorunu olduğunu seziyordum. İşte, ne Pine/California'da üç mistikle tanışmamdı: Franklin Mer-
incelemeye koyulduğum konu da buydu. Başlangıçta bunun, rell-Wolff, Richard Moss ve Joel Morwood.
6. 14
Teşekkür 15
Bir anlamda, babam Hindistan'da bir Brahmin gurusu Daha önce adı geçenlerden çok daha fazlasının bu kita-
olduğundan, mistisizmle iç içe büyümüştüm. Ancak okulda,
ba katkıda bulunduğu açık: Jean Burns, Paul Ray, David
geleneksel eğitimden uzaklaşmaya ve bölümlenmiş bir uz-
Clark, John David Garcia, Suprokash Mukherjee, merhum
manlık dalı olan bir bilim adamı olarak çalışmaya başlamış-
Fred Attneave, Jacobo Grinberg, Ram Dass, lan Stuart, Henry
tım. Bu yön, bana çocukluk sempatilerimden uzak olan şey-
Stapp, Kim McCarthy, Robert Tompkins, .Eddie Oshins,
leri işaret etmekteydi ve bu da geleneksel fizik tarafından ta-
Shawn Boles, Fred Wolf ve Mark Mitchell sadece birkaçı.
nımlanan nesnel gerçekliğin tek gerçeklik olduğuna inan-
Dostların teşviki ve duygusal desteği çok önemliydi; özellik-
mamla sonuçlandı; öznel olan herhangi bir şey, atomların ta-
le Susanne Parker Barnett, Kate VVilhelm, Damon Knight,
rafımızdan deşifre edilmeyi bekleyen karmaşık bir dansın-
Andrea Pucci, Dean Kisling, Fleetwood Bernstein, Sherry An-
dan kaynaklanmaktaydı.
derson, Manoj ve Dipti Pal, Geraldine Moreno-Black ve Ed
Tam tersine, Lone Pine mistikleri şuurdan "orijinal, ken- Black, meslektaşım merhum Mike Moravcsik ve özellikle de
dini içeren ve her şeyin esası" olarak söz ediyorlardı. Fikirle- sevgili dostumuz merhum Frederica Leigh.
ri, başlangıçta bende hayli bilişsel çalkalanmaya yol açmıştı
Metni yayımlamam için beni ikna eden ve yayımcıya
ama en sonunda, insanın maddeden ziyade şuurun asliliğini
bizzat götüren Richard Reed'e özel teşekkürler. Ek olarak,
varsayarak da bilim yapabileceğini fark ettim. Hem, bilimi
Richard önemli destek verdi, eleştirdi ve düzeltmelere yar-
bu şekilde yapmak sadece gençliğimin bulmacası kuantum
dımcı oldu. Şüphesiz eşim Maggie hem fikirlerin gelişmesi
paradokslarını değil aynı zamanda psikoloji, beyin ve yapay
ve hem de o fikirleri ifade edecek dil konusunda öyle destek
zeka ile ilgili yeni paradoksları da deşip kurcalıyordu.
verdi ki, o olmasaydı, bu kitap da olmazdı. Yayımcım tarafın-
Eh, bu kitap da benim dolambaçlı yolculuğumun son dan sağlanan editörler Aidan Kelly, Daniel Malvin ve özellik-
ürünü oldu. Klasik fizik yanlılığımı yenmem ve sonra araştır- le de Bob Shepherd kalpten teşekkürlerimi hak ettiler, tıpkı
ma yapıp bu kitabı yazmam on ila on beş yıl aldı. Umarım bu projeye inanan yayımcım Jeremy P. Tarcher gibi. Hepinize
gayretlerimin bu ürünü, zamanınıza değer. Rabindranath Ta-
teşekkür ederim.
gore'un dediği gibi:
Dinledim
Ve baktım
Açıık gözlerle.
Rııhıımu akıttım
Dünya içine
Bilinmeyeni aradım
Bilinenin içinde.
Ve yüksek sesle şakıdım
Hayret içinde.
7. ONSOZ
Kısa bir süre öncesine kadar biz fizikçiler, en sonunda
tüm araştırmalarımızın sonuna geldiğimize inanmıştık: Yo-
lun sonuna gelmiştik ve mekanik evreni, tüm muhteşemliği
içinde mükemmel halde bulmuştuk. Eşyalar davrandıkları
şekilde davranıyorlardı çünkü geçmişte oldukları şekilde ol-
muşlardı. Olacakları şekilde olacaklardı çünkü oldukları
şekildeydiler, falan filan. Her şey Newtoncu-Maxwellci kü-
çük pakete pek güzel sığmaktaydı. Doğanın davranışına ger-
çekten uyan matematiksel denklemler vardı. Bir bilimsel ma-
kalenin sayfasındaki bir sembol ile uzayda ve zamandaki en
küçüğünden en büyüğüne nesnelerin hareketi arasında bire
bir bağlantı vardı.
Yüzyılın, kesin olarak söylersek on dokuzuncu yüzyılın
sonuydu ve ünlü A. A. Michelson, fiziğin geleceği hakkında
konuşurken, bunun "zaten elde edilmiş sonuçlara birkaç on-
dalık basamak daha eki emek" ten ibaret olacağını söylemişti.
Dürüst olmak gerekirse, bu sözü söylerken ünlü Lord Kel-
vin'den alıntı yapmaktaydı. Aslında, fizik dünyasında her şe-
yin ufku örten iki kara bulut dışında mükemmel olduğunu
söyleyen Kelvin'di.
Sonradan bu iki bulutun Turnervari-Newtoncu manza-
ranın üstündeki güneşi örtmekle kalmayıp, bu manzarayı
17
8. 18 (hısöz 19
noktalar, lekeler ve dalgalardan oluşan Jackson Pollock imza- zamandan maddeye tüm o zikzaklarına, kara delikler denen
lı kafa karıştıran soyut bir resme dönüştürdüğü ortaya çıktı. kara bulutlarına rağmen, tüm rasyonel zihnimiz tam yol ile-
Bu bulutlar, artık çok ünlü olan şu her şeyin kuantum teori- ri çalışmaktayken bile, yine de bir gizemler, paradokslar ve
sinin öncülleriydi. bir türlü birbirine uymayan bulmaca parçalarıyla kalakalıyo-
Demek ki, bir kez daha yüzyılın, kesin olarak söylersek ruz.
yirminci yüzyılın sonundayız ve bulutlar, fiziğin kuantum Ama biz fizikçiler pek inatçıyızdır ve şu atasözündeki
dünyasını bile örtmek üzere bir kez daha toplanıyorlar. Tıp- pireyle birlikte yorganı da yakmaktan korkarız. Yüzümüzü
kı önceki gibi, Newtoncu manzaranın hayranları hala mev- sabunla köpürtüp traş ederken tüm o fazlalık "tehlikeli var-
cut. Bu manzara uzay gemilerinden otomobillere, uydular- sayımları" kesip attığımızdan emin olmak için Occam ustu-
dan konserve açacaklarına dek geniş bir mekanik fenomen rasını'1' kullanıyoruz. Yirminci yüzyılın sonundaki soyut sa-
yelpazesini açıklamada hala işe yarıyor; ancak nihayetinde nat biçimini örten bu bulutlar nelerdir? Hepsi de tek cümley-
kuantum soyut resminin, bu Newtoncu manzaranın görü- le özetlenebilir: Evren, o evreni algılayan biri olmaksızın
nüşte rastgele noktalardan (kuanta) oluştuğunu göstermesi mevcut değilmiş gibi görünmektedir.
gibi, hala birçoğumuz her şeyin, hatta kuantum noktalarının Eh, bir düzeyde bu kesinlikle manalıdır. "Evren" keli-
altında bile nihayetinde bir tür nesnel mekanik düzen oldu- mesi bile bir insan yapısıdır. Öyleyse evren dediğimiz şeyin,
ğuna inanmaktayız. insan varlıkları olarak bizim sözcük üretme kapasitemize da-
Görüyorsunuz ya, bilim, eşyanın olduğu ya da olması yanması bir bakıma anlamlıdır. Ama bu gözlem, basit bir se-
gereken yolla ilgili çok temel bir varsayımla ilerlemektedir. mantik** sorunundan daha derin midir? Örneğin, insan var-
Bu varsayım, okuyacağınız bu kitapta Amit Gosvvami'nin, lıkları olmadan önce evren var mıydı? Vardı gibi görünmek-
Richard E. Reed ve Maggie Goswami'nin yardımıyla sorgu- ledir. Biz maddenin atomik yapısını keşfetmeden önce, etraf-
ladığı şeyin ta kendisidir. Çünkü bu varsayım, tıpkı bir yüz- ta atomlar var mıydı? Aynı şekilde, mantık; doğa yasalarının,
yıl önceki bulutlu ataları gibi, sadece bir yüzyılın sonunu de- kuvvetlerin ve sebeplerin vs., bizler atomlar ve atomaltı par-
ğil, ayrıca bildiğimiz haliyle bilimin de sonunu işaret ediyor çacıkları bilmezken bile kesinlikle mevcut olması gerektiğini
gibidir. Bu varsayım orada, "dışarıda" gerçek, nesnel bir ger- söylemektedir.
çekliğin mevcut olduğu varsayımıdır. Ama şu anki fizik anlayışımızın, nesnel gerçeklik hak-
Bu nesnel gerçeklik katı bir şeydir; kütle, elektrik yükü, kında sorgulamaya kalktığı sorular da bunlardır. Örneğin,
momentum, açısal momentum, spin, mekandaki konum ve basit bir parçacığı, bir elektronu ele alalım. Bu küçük bir
eylemsizlik, enerji diye ifade edilen zaman içinde sürekli madde parçası mıdır? Öyle olduğunu, sürekli öyle davrandı-
mevcudiyet ve mikrodünyanın daha da derinlerinde garip- ğını varsaymanın açıkça yanlış olduğu ortaya çıktı. Çünkü
lik, cazibe ve renk gibi özelliklere sahip şeylerden yapılmış- * Occam usturası: Orta Çağ düşünürü Occam'lı Guillaume'ın felsefedeki metafizik
tır. Ve bulutlar yine de toplanmaktadır. Çünkü nesnel dünya kavramları dışlama amacıyla oluşturduğu "ustura" fikrine atıf yapılmaktadır. Ç.N.
hakkında bildiğimiz tüm şeylere, onun mekandan zamana, Semantik: Anlamla ilgili, anlamsal. Ç.N.
9. Önsöz 21
20
biz bir parçacığı sadece ve sadece gözlemlediğimizde, sanki nu söyleyen; bir şeyin aynı anda iki yerde birden olamayaca-
tek bir parçacık gibi "görünen" sonsuz sayıda olası elektron- ğını söyleyen nesnel dünyanın- düşüncemizin bir illüzyonu
dan oluşan bir bulut gibi görünmektedir. Dahası, tek bir par- olduğunu göstermektedir.
çacık değilken, Einstein'ın maddesel olan hiçbir şey ışıktan Öyleyse ne yapabiliriz? Cevabı bu kitapta olabilir. Yazar,
hızlı gidemez yolundaki kaygısıyla çelişen şekilde ışık hızını Batılı zihinlerimiz için öylesine garip bir hipotez ileri sürüyor
da aşan hızlarda hareket edebilen, dalgalanan bir dalga ben- ki, Doğulu bir mistiğin saçmalamaları diye otomatik olarak
zeri bulut gibi görünmektedir. Ama Einstein'ın endişesi yer- bir kenara atılabilir. Bu hipotez, eğer "orada" şuurdan ba-
sizdir çünkü bu şekilde hareket ettiğinde artık o maddesel bir ğımsız bir nesnel gerçeklik olduğu yolundaki değerli varsa-
parçacık değildir. yımımızdan vazgeçebilirsek, yukarıda sözü edilen tüm para-
Bir başka örnek olarak da iki elektron arasındaki etkile- dokslar açıklanabilir ve anlaşılabilir, demektedir. Hatta evre-
şimi ele alalım. Kuantum fiziğine göre, iki elektron arasında nin "kendinin farkında olduğunu" ve fiziksel dünyayı yara-
çok büyük uzaklık bırakılarak onlar üstünde yürütülen göz- tanın şuurun ta kendisi olduğunu da söylemektedir.
lemler, aralarındaki iletişimin ışıktan hızlı olması gerektiğini Goswami "şuur" kelimesini kullanırken, sizin ya da be-
işaret etmektedir. Ancak bu gözlemlerden önce, yani şuurlu nim ima edeceğimizden belki de çok daha derin bir şeyi ima
bir gözlemci ortada yokken, bağlantının biçimi bile tamamen etmektedir. Onun sözcükleriyle şuur aşkın* -mekan-zamanm
belirsizdir. Ve üçüncü bir örnek olarak, fiziksel bağ koşulları dışında, yerel olmayan ve her yerde etkin- bir şeydir. Tek ger-
altındaki bir elektron gibi bir kuantum sistemi belirsiz çeklik odur ama bizler onu ancak gözlemlenebilir süreçleri-
görünebilir; ancak bu belirsizlik, kesinlik unsurlarına ayrıla- mizin maddesel ve zihinsel unsurlarını doğuran eylemler yo-
rak analiz edilebilse de bunlar bir biçimde baştaki belirsizli- luyla şöyle bir görebiliyoruz.
ğe eklenmektedir. Derken, Gordiyon düğümünü kesen Peki, bunu kabul etmek bizim için niye bu kadar zor?
devasa bir İskender'i andıran gözlemci sahneye girer ve Belki de sevgili okuyucu, bunu kabul etmenin sizin için zor
sadece elektronu gözlemleme eylemiyle belirsizliği tekil, olduğunu söylerken önyargılı davranıyorum. Belki de bu hi-
kesin ama tahmin edilemez bir hale sokarak çözer. potezin zaten bariz bir şekilde kendini kanıtladığını düşün-
Sadece bu değil, kılıç darbesi gelecekte elektronun şim- mektesiniz. Eh, ben de bazen bu düşünceyle pek rahat oluyo-
di hangi halde olduğunu belirlerken de inebilir. Çünkü artık rum ama derken bir sandalyeye çarpıyor ve bacağımı acıtıyo-
şu anda yaptığımız ve söyleyebileceğimizi geçerli biçimde rum. O eski gerçeklik hemen üstün geliyor ve mekanda san-
belirleyecek gözlemlerin bile geçmişe ait olduğu olasılığına dalyenin benimkinden küstah bir biçimde ayrı ve farklı olan
sahibiz. konumuna lanetler okurken, kendimi sandalyeden ayrı "gö-
rüyorum". Goswami işte bu konuyu hayranlık uyandıran bi-
Böylece, bir kez daha yolun sonuna geldik. Etrafta fazla-
çimde ele alıyor ve benim ve sandalyenin şuurdan ortaya çık-
sıyla kuantum garipliği var; çok sayıda deneyin sonuçları,
lığı yolundaki tezini genelde eğlenceli örneklerle açıklıyor.
nesnel dünyanın -zaman gibi ileri doğru işleyen; uzaktan ey-
lemin, özellikle de uzaktan anında eylemin imkansız olduğu- * Aşkın: transandantal, müteal. Ç.N.
10. 24
Goswami/nin kitabı, bilim ve ruhsallık arasındaki asırlık
uçurumun üstüne bir köprü kurma girişimidir; yazar, hipote-
zinin bunu başardığına inanıyor. İdealist monizm ve bu ide-
alizmin tek başına bile kuantum fiziğinin paradokslarını çöz-
düğüne dair anlatacağı çok şey var. Daha sonra yine asırlık
zihin ve beden ya da zihin ve beyin meselesine bakıyor ve şu-
urun her şey olduğu yolundaki köprüler kuran hipotezinin 1. Bölüm
Kartezyen ayrımı nasıl iyileştirdiğini ve eğer merak ediyorsa-
nız, özellikle de tek bir şuurun nasıl bu kadar çok ayrı şuur-
lar olarak görünebildiğini gösteriyor. En sonunda, kitabın
son kısmında yirmi birinci yüzyıla doğru kara bulutların
içinden el yordamı ile geçmeye çalışan bizlere bir umut ışığı
BİLİM ve RUHSALLIGIN
sunuyor; bu hipotezin aslında kişinin kendi çevresiyle yeni- BÜTÜNLEŞMESİ
den büyülenişini sağlayacağını anlatıyor, ki bu gerçekten de
ihtiyaç duyduğumuz bir şey. "Gerçekten anlaşılması için sa-
Bugün dünyaya kritik düzeyde bir karmaşa nüfuz etmiştir.
dece ve sadece şuurun deneyimlenmesi gerekir," denilen
Yaşamın ruhsal unsurlarına -şuurun yaşamsal gerçekliğine, değer-
mistik hakikatin farkına vardığında, kendi teorisini nasıl de-
lere ve Tanrıya- inancımız, bilimsel materyalizmin dur durak bil-
neyimlediğini açıklıyor.
mez saldırıları altında aşınmaktadır. Bir yandan, materyalist dün-
Bu kitabı okurken, ayrıca bunu da hissetmeye başladım. ya görüşüne dayanan bir bilimden türeyen yararları da hoşnutluk-
Bu hipotez samimi ise, siz de bunu deneyimleyeceksiniz, de- la karşılıyoruz. Öte yandan, hüküm süren bu dünya görüşü yaşa-
mektir. mın manası hakkındaki sezgilerimizi tatmin etmekte başarısız kalı-
yor.
Fred Alan Wolf, Fizik Doktoru
Son dört yüzyıl içinde, bilimin ancak her şeyin maddeden
Dreaming Universe (Düşleyen Evren),
Taking the Quantum Leap (Kuantum Sıçrayışı Yapmak)
-boşluktaki sözde atomlardan- yapıldığı fikri üstüne inşa edilebile-
ve diğer kitapların yazarı ceği inancını derece derece benimsedik. Materyalizmi, günlük ya-
La Conner, Washington şantımızın en bildik deneyimlerini açıklamadaki başarısızlığına
rağmen, tartışmasız olarak kabul ettik. Kısacası, tutarsız bir dün-
ya görüşümüz var. Bu halimiz yeni bir paradigmaya, zihin ve ru-
hu bilimle bütünleştirecek birleştirici bir dünya görüşüne duyulan
talebi körüklüyor. Ancak yeni bir paradigma ortaya çıkmış değil.
23
11. 24
Bu kitap böyle bir paradigmayı önermekte ve dünya dinlerini
kuşatan, tüm insanlık halini anlamak için onlarla uyum içinde ça-
lışan bir bilimi nasıl geliştirebileceğimizi göstermektedir. Bu yeni
paradigmanın merkezinde, modern bilimin kadim bir fikri doğrula-
dığının kabul edilmesi yatar: Var olan her şeyin temelinin madde
değil, şuur olduğu fikri.
Bu kitabın ilk bölümü yeni fiziği ve idealist monizm felsefesi- UÇURUM ve KÖPRÜ
nin modern bir versiyonunu tanıtmaktadır. Bu iki sütun üstüne,
söz verilen yeni paradigmayı, bilim ve din arasındaki uçurumun iki Garip bir adamın yırtılmış bir karikatürünü andıran bir
kıyısını birleştiren bir köprüyü inşa etmeye girişeceğim. İkisi ara- şeyin beni çağırdığını görüyorum. Burada ne yapıyor? Böyle-
sında alışveriş ola. sine parçalanmış bir halde nasıl var olabilir? Ona ne diyece-
ğim?
Sanki aklımı okurcasına, işkence görmüş şekil konuşu-
yor: "Bu halimde, bir ad ne fark yaratacak ki? Bana Guernica
de. Ben, şuurumu arıyorum. Şuura hakkım yok mu?"
Bu adı tanıyorum. Guernica, üstat Pablo Picasso'nun ay-
nı adlı küçük bir İspanyol köyünün faşistlerce bomba-
lanmasına karşı bir protesto olarak yaptığı tablonun adı.
"Peki," diyorum, onu rahatlatmak için. "Eğer bana tam
olarak neye ihtiyacın olduğunu söylersen, belki yardım ede-
bilirim."
"Öyle mi düşünüyorsun?" Gözleri ışıldadı. "Belki de
davamı savunabilirsin?" Özlemle bakıyor bana.
"Kime karşı? Nerede?" diye soruyorum merakla.
"İçeride. Ben burada şuursuz terk edilmişken onlar içer-
de bir parti veriyorlar. Belki şuurumu bulabilirsem, tekrar
bütün olabilirim."
"Onlar kim?" diye soruyorum.
"Bilim adamları, neyin gerçek olduğuna karar verenler."
"Ah! Durum o kadar kötü olamaz o zaman. Ben bir bi-
25
12. 27 29
Uçıırum ve Köprii
lim adamıyım. Bilim adamları açık fikirli insanlardan oluşan bir etkide bulunuyoruz."
bir gruptur. Gidip onlarla konuşacağım." "Hayır. Hayır. Hayır," diye gürledi sorgulayıcım. "Göz-
lemlediğimizde paradoks yok. Gözlemlemediğimizde nesne-
Partidekiler, Bermuda üçgeni adaları gibi üç ayrı gruba nin aynı anda iki yerde birden olabilme paradoksu geri geli-
bölünmüş. Bir an için duraksayıp, bu gruplardan birine doğ- yor. Açıkçası, paradokslardan kaçınmanın yolu, gözlemler
ru yaklaşıyorum. Muhabbet pek koyu. Kuantum fiziği hak- arasında bir nesnenin nerelerde olduğu hakkında asla konuş-
kında konuşuyorlar. Fizikçi olmalılar. mamaya yemin etmek."
"Kuantum fiziği, deneysel olarak gözlemlediğimiz olay- "Ama ya biz, şuurlarımız, kuantum nesneleri üstünde
lar için tahminler verir, fazlasını değil," diyor saçlarına ak gerçekten de derin bir etkiye sahipsek?" diye ısrar ettim. Bir
düşmüş saygın görünümlü bir beyefendi. "Kuantum nesne- biçimde, bana öyle geliyordu ki, Guernica'nın şuuru bu spe-
lerinden söz ederken gerçeklik hakkında desteksiz varsayım- külasyonla ilgiliydi.
larda bulunmak niçin?" "Ama bu, zihnin madde üstünde etkisi anlamına gelir,"
"Bu cümleden bıkmadınız mı? Tüm bir fizikçi neslinin diye gruptakiler bir ağızdan bağırdılar ve bana sanki kutsal
beyni kuantum fiziğine ilişkin yeterli bir felsefenin altmış yıl bir şeye küfretmişim gibi baktılar.
kadar önce1 geliştiğine inanacak biçimde yıkandı. Durum "Ama, ama," diye kekeledim, altta kalmayı reddediyor-
böyle değil. Hiç kimse kuantum mekaniğini anlamıyor," de- dum "varsayalım ki zihnin madde üstündeki etkisi hakkında
di bir diğeri; üzgün hali pek açıktı. uzlaşmanın bir yolu var."
Daha bu sözler herkesin aklında yer etmemişken, kar- Onlara Guernica'nın halini anlattım. "Bakın beyler, bu-
makarışık sakallı bir başka beyefendi küstah bir otoriteyle rada toplumsal bir sorumluluğunuz var. Fizik yapmanın ge-
konuştu: "Bakın, bağlamı doğru görelim. Kuantum fiziği leneksel, nesnel biçiminin kuantum nesneleriyle pek işe yara-
nesnelerin dalgalarla temsil edildiğini söyler. Nesneler dal- madığını altmış yıldır biliyorsunuz. Paradokslar elde ediyo-
galardır. Ve dalgalar, hepimizin bildiği gibi, aynı anda iki (ve- ruz. Ancak siz nesnelciliği oynuyorsunuz ve toplumun geri
ya daha fazla) yerde olabilirler. Ama bir kuantum nesnesini kalanı, bizlerin -şuurumuzun- gerçeklikle çok yakından bağ-
gözlemlediğimizde, onu tek bir yerde buluyoruz; burada, lantılı olduğunu kabul etme şansını kaçırıyor. Fizikçiler dün-
orada değil ve kesinlikle aynı anda hem orada hem de bura- yadan ayrı değil de dünyada olduğumuzu ve bunun için so-
da hiç değil." rumluluk almamız gerektiğini dürüstçe kabul etseler, sıradan
Sakallı adam ellerini heyecanla sallıyordu. "Basitçe söy- insanın dünya görüşünde ne etki yapardı, hayal edebiliyor
lersek, bu ne anlama gelir? Siz," dedi bana bakarak, "siz ne musunuz? Belki ancak o zaman Guernica, hayır, sadece o
dersiniz bayım?" değil hepimiz bütünlüğe geri dönebiliriz."
Bu meydan okuma karşısında bir an için afalladıysam Saygıdeğer beyefendi araya girdi. "Ancak gece karanlı-
da hızla kendime geldim. "Eh, öyle görünüyor ki gözlemleri- ğında ve çevrede hiç kimse yokken, kuşkularım olduğunu
miz ve dolayısıyla bizler kuantum nesneleri üzerinde derin kabul edeceğim. Belki de bir fırsat kaçırıyoruz. Ama annem
13. 28 29
Uçıırum ve Köprii
bana şüphe içinde olduğumda cahili oynamanın daha iyi ol-
ruz."
duğunu öğretti. Şuur hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Şuur
"O zaman şuur nedir?" diye dürtükledi genç adam.
psikolojiye aittir, şurada duranlara," diyerek köşedeki grubu
Hey, bu harika bir zamanlamaydı. Bulmaya geldiğim şe-
eliyle işaret etti.
yin ta kendisi: psikologların şuuru nasıl düşündükleri! Guer-
"Ama," diye keçi gibi inat ettim, "varsayalım ki şuuru,
nica'nın şuuru üstünde kontrolü olanlar bunlar olmalıydı.
davranışlarını makul hale getirmek üzere kuantum nesnele-
"Merkezi işlem birimi şuur, bilgisayarın kumanda mer-
rinin etkileyen etken olarak tanımladık. Eminim eğer sizler
kezi gibidir," diye cevapladı kadın sabırla.
de bana katılırsanız, psikologlar bu olasılığı dikkate alacak-
Sorgulayıcısı bu cevapla tatmin olmamıştı, bastırdı:
lardır. Hadi gelin kartezyen dünya görüşümüzü hemen şim-
"Eğer tüm girdi-çıktı performansımızı, ilkesel olsa bile, bilgi-
di çatlatalım." Guernica'nın şuurunu kazanma şansının bu
sayar devrelerinin faaliyeti bazında açıklayabilirsek, o zaman
insanları biraraya toplamadaki başarıma dayandığına artık
şuur zaten kesinlikle şart görünmüyor."2
kesin gözüyle bakıyordum.
Kendimi tutamadım. "Lütfen şuurdan hemen vazgeç-
"Şuurun atomları nedensel olarak etkilediğini söylemek
meyin. Arkadaşım Guernica'nın ihtiyacı var." Onlara Guer-
Pandora'nın kutusunu açmaktır. Bu, fiziği baş aşağı ederdi;
nica'nın sorununu anlattım.
fizik kendi kendine yetmez olurdu ve bizler de inanılırlığımı-
Kulağa adeta eski fizikçi dostumun bir yankısı gibi
zı yitirirdik." Konuşan seste, "son sözümüz bu" havası var-
gelen, zarif giyimli bir beyefendi öylesine araya girdi: "Ama
dı. Daha önce duyduğum bir ses de "Hiç kimse kuantum me-
bilişsel psikoloji henüz şuur için hazır değil.3 Henüz onu na-
kaniğini anlamıyor," diyordu.
sıl tanımlayacağımızı bile bilmiyoruz."
"Ama Guernica'ya şuuru için ricacı olacağıma söz ver-
"Size bir fizikçinin şuur tanımını verebilirim. Kuantum
dim! Lütfen, dinleyin beni," diye protesto ettim ama hiç kim-
kuramından.^."
se dikkatini vermiyordu. Bu grup içinde bir varlıksız ya da
Bu son söz ilgilerini çekti. İlk önce, kuantum nesnele-
tıpkı Guernica gibi bir şuurlu-olmayan haline gelmiştim.
rinin birden daha çok noktada mevcut olacak şekilde ya-
yılmış dalgalar olduklarını ve şuurun bu dalgaları odakla-
Psikologları denemeye karar verdim. Onları köşelerin-
yan ve böylece onları tek yerde gözlemleyebilmemizi sağ-
deki fare kafesleri ve bilgisayar yığınından tanımıştım.
layan etken olabileceğini anlattım. "Ve sorununuzun çözü-
Becerikli görünen bir kadın genç bir adama bir şeyler
mü işte bu," diye önerdim. "Şuur tanımını fizikten alabilirsi-
açıklıyordu. "Beyin-zihnin bir bilgisayar olduğunu varsaya-
niz! Ve sonra belki Guernica'ya yardım edebilirsiniz."
rak, davranışçı fare yarışının ötesine geçmeyi ümit ediyoruz.
"Ama siz işleri birbirine karıştırmıyor musunuz? Fizik-
Beyin, bilgisayarın donanımıdır. Aslında beyinden başka bir
çiler her şeyin atomlardan -kuantum nesnelerinden- yapıldı-
şey yoktur; gerçek olan odur. Ancak, beynin donanımının
ğını söylemezler mi? Eğer şuur da kuantum nesnelerinden
halleri, zaman içinde bağımsız işlevler yürütürler, tıpkı bilgi-
oluşmuşsa, nasıl olur da onlar üstünde nedensel etkide bulu-
sayar yazılımları gibi. İşte donanımın bu hallerine zihin diyo-
nabilir? Düşünün beyefendi, düşünün."
14. 29
30 Uçıırum ve Köprii
Biraz paniğe kapıldım. Eğer bu psikologlar neden söz et- Hayır, şuur, beyin üstünde nedensel etkiye sahip olabilmek
tiklerini biliyorlarsa, bırakın Guernica'nınkini, benim şu- için beyinden ayrı bir unsur olmalıdır. Şuur, maddesel dün-
urum bile bir illüzyon demekti. Ama psikologlar ancak her yanın dışında ayrı bir dünyaya aittir."5
şey, şuur da dahil her şey, gerçekten de atomlardan oluştuy- "Ama o zaman bu iki dünya nasıl etkileşir? Bir hayalet,
sa haklıydılar. Birdenbire, bir başka olasılık zihnimde çakı- bir makineye etki edemez."
verdi! Ve ağzımdan kaçırdım: "Hep yanlış yapıyorsunuz! Saçını atkuyruğu yapmış bir adam gülerek, kabaca ara-
Her şeyin atomlardan yapıldığından emin olamazsınız, bu ya girdi ve "Her ikiniz de saçmalıyorsunuz. Tüm sorunları-
sadece bir varsayım. Bunun yerine her şeyin, atomlar da da- nız yaratılışı gereği anlamsız olan maddesel dünyada mana
hil her şeyin şuurdan oluştuğunu varsayın!" aramaya çalışmanızdan doğuyor. Bakın, fizikçiler anlam ol-
Dinleyicilerim donakalmış gibiydiler. "Bakın, bu şekilde madığını, özgür irade olmadığını ve her şeyin atomların rast-
düşünen bazı psikologlar var. Kabul ediyorum, sizinki de il- gele oyunu olduğunu söylerken haklılar," dedi.
ginç bir olasılık. Ama bilimsel değil. Eğer psikolojiyi bir bilim Şuur için ayrı bir dünyayı savunan İngiliz, artık alaycı
konumuna yükseltmek istiyorsak, şuurdan uzak durmalıyız; bir tavırla: "Ve siz söylediklerinizin bir anlamı olduğunu sa-
özellikle de şuurun asli gerçeklik olabileceği fikrinden. Üz- nıyorsunuz! Siz, şahsınız atomların rastgele, anlamsız hare-
günüz, dostum." Konuşan kadın gerçekten de sempatik gi- ketlerinin bir oyunusunuz ve yine de teoriler üretiyor ve te-
biydi. orilerinizin bir anlamı olduğunu sanıyorsunuz."
Tartışmaya kendimi de sokuşturdum. "Atomların oyun-
Ama hala Guernica'nın şuuru için bir ilerleme sağlaya- larında bile mana bulmanın bir yolunu biliyorum. Varsayınız
mamıştım. Son gruba yöneldim: üçgenin üçüncü köşesine. ki her şey atomlar yerine şuurdan yapılmış olsun. O zaman
Onlar da nörofizyolog (beyin bilimci) çıktı. Belki de esas sö- ne olurdu?"
zü geçen yargıçlar onlardı. "Bu fikri nereden buldunuz?" diye meydan okudular.
Beyin bilimciler de şuur hakkında konuşuyorlardı ve "Kuantum fiziğinden," dedim onlara.
beklentilerim arttı. İçlerinden biri, hayli zayıf olan daha yaş- "Ama beynin makro düzeyinde kuantum fiziği yoktur,"
lı bir adama: "Şuur mevcudiyete anlam getiren nedensel bir diye itiraz ederken birleşip hep bir ağızdan, otoriter bir tonla
unsurdur, sana bunu söyleyebilirim. Ama bu beynin görünen açıkladılar. "Kuantum mikro düzey içindir, atomlar içindir.
bir fenomeni olmalıdır, ondan ayrı değil. Hem zaten her şey Atomlar molekülleri, moleküller hücreleri ve hücreler de
maddeden oluşmuştur; var olan her şey."4 beyni oluşturur. Biz her gün beyinle çalışıyoruz; beynin mak-
Zayıf olanı İngiliz aksanı ile konuşarak itiraz etti. "Bir ro-düzey davranışını açıklamak için atomların kuantum me-
şeyden yapılma bir şey nasıl olurda yapılmış olduğu şey üze- kaniğini yardıma çağırmaya hiç gerek yok."
rinde nedensel etkide bulunabilir? Bu, bir televizyon rekla- "Ama beyni tamamen anladığınızı iddia etmiyorsunuz,
mının televizyon setinin elektronik devresi üstünde etkide değil mi? Beyin o kadar basit değil! Biri, beyin anlayabilece-
bulunarak kendisini tekrarlaması gibi olurdu. Tanrı korusun! ğimiz kadar basit olsaydı, o zaman biz de onu anlayamaya-
15. 29
32 Uçıırum ve K ö p r i i
cak kadar basit olurduk, dememiş miydi?" mak zorundayız. Şuurumuz ise atomların dansının ikincil bir
"Öyle olsa da," dediler, "kuantum fikri şuura nasıl yar- fenomeni -bir epifenomen*- olmak zorunda. Bilimin temel
dım edebilir ki?" nesnelliği bunu talep ediyor."
Şuurun kuantum dalgasını etkileyişini onlara anlattım.
"Bakın, eğer şuur atomlardan oluştuysa bu bir paradokstur. Guernica'ya döndüm ve yaşadıklarımı üzüntüyle anlat-
Ama eğer dünyanın neden yapıldığına ilişkin dünya görüşü- tım. "Bir zamanlar Abraham Maslow'un dediği gibi 'Sahip
müzü değiştirirsek, bu paradoks tatmin edici biçimde çözü- olduğun tek alet bir çekiç ise, her şeye çiviymiş gibi davran-
lür. Sizi temin ederim, dünya şuurdan yapılmıştır." Heyeca- maya başlarsın.' Bu insanlar da dünyayı atomlardan oluş-
nımı ve hatta gururumu saklayamıyordum; bu öylesine güç- muş ve kendilerinden ayrı görmeye alışmışlar. Şuuru, sanrı-
lü bir fikirdi. Onların da bana katılmasını rica ettim. sal bir epifenomen olarak görüyorlar. Onlar sana şuur vere-
"Üzücü olan şey," diye devam ettim, "eğer sıradan in- mezler."
sanlar bizi birbirimize ve dünyaya bağlayan şeyin madde de- "Peki ya sen?" dedi Guernica gözlerimin içine bakarak.
ğil de şuur olduğunu bilselerdi, o zaman savaş ve barış, çev- "Sen de bilimin nesnelliğinin arkasına mı saklanacaksın, yok-
re kirliliği, toplumsal adalet, dinsel değerler ve diğer tüm in- sa bütünlüğü kazanmama yardım etmek üzere bir şeyler mi
sani gayretlerle ilgili görüşleri radikal biçimde değişirdi." yapacaksın?" Beni tutmuş sarsıyordu artık.
"Bu kulağa gayet ilginç geliyor ve inanın bana size sem- Onun yoğunluğu beni rüyamdan uyandırdı. Yavaş ya-
pati duyuyorum. Ama fikriniz aynı zamanda kutsal kitaptan vaş, bu kitabı yazmanın bir çözüm olabileceği ortaya çıktı.
çıkma bir şeyi de andırıyor. Dinsel fikirleri bilim diye benim-
sersek, nasıl yine de güvenilir kalabiliriz ki?" Soruyu soran * * *
adeta kendi kendine konuşuyor gibiydi.
"Sizden isteğim şuurun hakkını vermeniz," diye cevap-
Günümüzde fizikte büyük bir ikilemle karşı karşıyayız.
ladım. "Arkadaşım Guernica tekrar bütün olabilmek için şu-
Kuantum fiziğinde -yeni fizikte- işe yarayan teorik bir çerçe-
ura ihtiyaç duyuyor. Ve bu partide duyduklarımdan anladı-
ve bulduk; bu, sayısız laboratuvar deneyini ve fazlasını açık-
ğıma göre, bu konuda yalnız sayılmaz. Nasıl olur da hala şu-
lıyor. Kuantum fiziği transistörler, lazerler ve süperiletkenler
urun mevcut olup olmadığını bile tartışabiliyorsunuz? Yeter,
gibi muazzam biçimde yararlı teknolojilere yol açtı. Ancak
yeter demektir. Şuurun varlığı tartışılabilir değil ve siz de bu-
yine de deney sonuçlarını çoğu insanın paradoksal, hatta im-
nu biliyorsunuz."
kansız olarak gördüğü biçimde yorumlamaksızm kuantum
"Anlıyorum," dedi atkuyruklu adam başını sallayarak. fiziği matematiğinden anlam çıkaramıyoruz. Kuantumun şu
"Arkadaşım, bir yanlış anlama söz konusu. Bizler, hepimiz özelliklerine bakınız:
Guernica olmayı seçtik; eğer bilim yapmak istiyorsan sen de
böyle yapmalısın. Hepimizin atomlardan yapıldığını varsay- * Epifenomen: İkincil fenomen. Ç.N.
16. 34 Uçurum ve Köprü 35
• Bir kuantum nesnesi (örneğin, bir elektron) aynı anda bir- diğini unutma eğilimindeyiz ve bu hatırlatıldığında da sık-
den çok yerde olabilir (dalga özelliği). lıkla sinirleniriz.)
• Bir kuantum nesnesinin, biz onu bir parçacık olarak göz- Bugün birçok fizikçi materyalist realizmde bir şeylerin
lemleyene dek sıradan mekan-zaman gerçekliğinde teza- hatalı olduğundan kuşkulanmakta ama onlara bunca yıldır
hür ettiği söylenemez (dalganın çökmesi). iyi hizmet vermiş olan sandalı sallamaktan da korkmaktadır.
• Bir kuantum nesnesi burada mevcut olmayı keser ve aynı Sandallarının akıntıya kapıldığının ve yeni bir dünya görüşü
anda başka bir yerde belirebilir; aradaki mekandan geçip altıda yeni bir kılavuzluğa ihtiyaç duyduğunun farkında
gittiğini söyleyemeyiz (kuantum sıçraması). değiller.
• Bir kuantum nesnesinin gözlemimizin neden olduğu teza- Materyalist realizm felsefesine bir alternatif var mıdır?
hürü, aynı anda onun bağlantılı ikiz nesnesine de -araların- Materyalist realizm, bilgisayar modelleri bir kenara bırakılır-
daki mesafe ne olursa olsun- tesir eder (uzaktan kuantum dı, zihinlerimizin ve özellikle de nedensel açıdan kudretli bir
eylem). kendinden şuurlu olma fenomeninin varlığını açıklamakta
zorlanmaktadır. "Şuur nedir?" sorusuna materyal realist şö-
Bir yorumlama şeması kullanmadan, deneysel verilerle valyece bir tutumla, "önemi yok," deyip geçer. Ancak, eğer
kuantum fiziği arasında bağlantı kuramayız. Yorumlayışımız şurlu zihnin oluşturduğu (şuurla ilgili teorilere karşı olanlar
da verileri ele alırken kullandığımız felsefeye dayanmakta- da dahil) tüm teorileri ciddiye alacaksak, şuurun önemi var-
dır. Bilimde asırlardır baskın olan felsefe (fiziksel ya da dır.
materyalist realizm) sadece atomlardan ya da nihayetinde te- Rene Descartes gerçekliği iki ayrı aleme -zihin ve mad-
mel parçacıklardan oluşan maddenin gerçek olduğunu, geri de- böldüğünden beri, birçok kişi şuurlu zihnin etki kuvveti-
kalan her şeyin maddenin ikincil fenomeni, yapı taşı olan ni düalizm içinde rasyonalize etmeye çalıştı. Ancak bilim,
atomların sadece bir dansı olduğunu varsaymaktadır. Bu düalist bir felsefenin savunulabilirliğinden şüphe etmek için
dünya görüşüne realizm ya da gerçekçilik denir; nesnelerin zorlayıcı sebepler sunmaktadır: Zihin ve madde dünyaları-
gerçek olduğunu ve öznelerden, bizlerden ya da onları nasıl nın etkileşebilmeleri için, enerji alışverişi yapmaları gerekir;
gözlemlediğimizden bağımsız olduklarını varsayar. ancak biliyoruz ki maddesel dünyanın enerjisi sabittir. O za-
Ancak her şeyin atomlardan yapıldığı fikri, kanıtlanma- man kesinlikle tek bir gerçeklik olmalıdır. İşte kısır döngü:
mış bir varsayımdır; her şey için geçerli, doğrudan bir kanıta Eğer tek gerçeklik maddesel gerçeklik ise, şuur anormal bir
dayanmamaktadır. Yeni fizik bizi materyalist realizmin bakış epifenomen olma dışında mevcut olamaz.
açısından bakılınca paradoksal görünen bir durumla karşı Öyleyse soru şu: Materyalist realizmin, zihin ve madde-
karşıya getirdiğinde, paradoksların bizim kanıtlanmamış nin tek bir gerçekliğin ama madde üstünde kurulmamış bir
varsayımımızın yanlışlığından dolayı ortaya çıkabildiği ola- gerçekliğin parçaları olduğu, monist (birci) bir alternatifi var
sılığını görmezden gelme eğilimi gösteririz. (Uzun süre ka- mıdır? Ben olduğuna eminim. Bu kitapta önereceğim alterna-
bul edilen bir varsayımın sırf bu sebeple bir olgu haline gel- tif, monist idealizmdir. Bu felsefe, düalistliğe (ikiciliğe) tezat
17. 36 37
Uçıırum ve Köprü
olarak monisttir (bircidir) ve idealizmdir çünkü idealar (ide- (derecede kabullenmektedir.
allerle karıştırılmamalıdır) ve onların şuurunun, gerçekliğin Olgular tam tersini kanıtlar; bilim bir monistik felsefenin
temel unsurları olduğu düşünülmektedir; madde ise ikincil gücünün düalizme, yani maddeden ayrı görülen ruh fikrine
olarak düşünülür. Başka bir deyişle, (şuur dahil) her şeyin galip geldiğini kanıtlıyor. Bu kitap var olan bilginin desteğiy-
maddeden yapıldığını iddia etmek yerine, bu felsefe (madde le, artık dünyada ihtiyaç duyulan monistik felsefenin mater-
dahil) her şeyin şuurda mevcut olduğunu ve şuurdan yön- yalizm değil, idealizm olduğuna dair güçlü bir kanıt sunu-
lendirildiğini iddia eder. Felsefenin, maddenin gerçek olma- yor.
dığını söylemediğine dikkat ediniz; sadece maddenin ger-
İdealist felsefede, şuur temeldir; dolayısıyla bizlerin
çekliği, -madde de dahil- var olan her şeyin bizzat temeli
ruhsal deneyimleri kabul görür ve anlamlı diye değerlendiri-
olan şuurun gerçekliğine göre ikincildir. Başka bir deyişle,
lir. Bu felsefe, çeşitli dünya dinlerinin kıvılcımı olan insanın
"Madde nedir?" sorusunu bir monistik idealist "Şuurdan
ruhsal deneyiminin birçok yorumunu barındırır. Bu bakış
başka bir şey değil" diye cevaplar.*
noktasından, çeşitli dinsel geleneklerin kavramlarının da tıp-
Bu kitap idealist monizm felsefesinin kuantum fiziğinin kı kuantum fiziğininkiler gibi mantıklı, zarif ve tatmin edici
mantıklı, tutarlı ve tatmin edici olan paradoks içermeyen bir hale geldiğini görüyoruz.
yorumunu sağladığını göstemektedir. Dahası, zihinsel feno-
Kendini bil. Bu, dünyayı organize eden ve ona mana
menler -örneğin öz şuur, hür irade, yaratıcılık ve hatta duyu-
verenin benliğimiz olduğunun farkında olan filozofların
lar dışı algılama-, zihin-beden sorunu; idealist monizm ve
asırlardır vermiş olduğu öğüttür; onların anlaşılabilir he-
kuantum teorisi genel bağlamında yeniden formüle edildi-
defi doğanın yanı sıra kendini de bilmekti. Modern bilimin
ğinde basit, tatmin edici açıklamalar kazanmaktadır. Beyin-
materyalist realizmi kucaklayışı bunu hepten değiştirdi; do-
zihnin bu yeniden formüle edilmiş tablosu, binlerce yıldır
ğayla birleşmiş olmak yerine, şuur doğadan ayrı hale geldi;
korunan büyük ruhsal geleneklerle tamamen uyum içinde
bu da fizikten ayrı bir psikolojiye yol açtı. Morris Berman'ın
olan tüm benliğimizi anlamamızı sağlar.
belirttiği gibi, bu materyal realist dünya görüşü bizi, geçen
Materyalist realizmin modern insanın yaşam niteliği üs- yıllarda içinde yaşadığımız büyülü dünyadan sürgün etti ve
tündeki olumsuz tesiri sarsıcıdır. Materyalist realizm hiçbir bizi yabancı bir dünyaya tıktı.6 Şimdi bizler bu yabancı diyar-
ruhsal anlamı olmayan bir evren ortaya koyar: Mekanik, boş da sürgün edilmiş gibi yaşıyoruz; sürgün edilmiş birinden
ve yalnız. Bizler, kozmosun sakinleri için bu belki de daha ra- başkası bu güzel dünyayı nükleer savaş ve çevre kirliliğiyle
hatsız edicidir çünkü geleneksel bilgelik, materyalist real- yok etme riskini göze alabilir miydi? Kendimizi sürgün gibi
izmin, maddesel olana ek olarak gerçekliğin ruhsal bir parça- hissedişimiz, görüş açımızı değiştirme inisiyatifimizi zayıf-
sı daha olduğunu öneren teolojileri yendiğini korku verici latmaktadır. Makineler olduğumuza -tüm eylemlerimizin al-
dığımız dürtülerle ve önceki koşullanmamızla belirlendiği-
* Yazar, İngilizcede "What's matter?" ("Sorun nedir?) sorusuna verilen"Never
mind." ("Boş ver.") tarzındaki cevabı kullanarak, tam olarak dilimize ancak "Madde ne- inanmaya koşullandırıldık. Sürgünler olduğumuzdan so-
nedir?" , "Hiç Zihin," şeklinde çevrilebilecek bir kelime oyunu yapmış. Ç.N. rumluluğumuz yok, seçim hakkımız yok; hür irademiz bir
18. 38
seraptan ibaret.
işte, her birimizin dünya görüşümüzü yakından incele-
mesi bu yüzden çok önemli. Niçin nükleer silahlar sebebiyle
yok olma tehdidiyle karşı karşıyayım? Niçin dünyanın çatış-
malarını çözümlemek için savaşlar barbarca devam ediyor?
Niçin Amerika Birleşik Devletleri tek başına tüm dünyayı
doyuracak kadar gıda üretebiliyorken, Afrika'da tekrar tek- ESKİ FİZİK ve
rar kıtlık çekiliyor? Nasıl oldu da Tanrı vergisi benzer gene-
FELSEFİ MİRASI
tik, zihinsel ve ruhsal donanımlara sahipken ben ve hemcin-
sim insanlar arasında bu kadar çok ayrım dikte eden bir dün-
Yaklaşık yarım asır önce, Amerikalı psikolog Abraham
ya görüşünü edindim (daha da önemlisi bu dünya görüşüne
Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisi fikrini formüle etmişti. Temel
niçin saplanıp kaldım)? Eğer materyalist realizme dayanan
hayatta kalma ihtiyaçlarını karşıladıklarında, insanların daha
bu modası geçmiş dünya görüşünü terk eder ve kuantum fi-
yüksek düzeyli ihtiyaçlarını karşılama arayışına girmeleri
ziğinin talep eder göründüğü yeni/eski dünya görüşünü in-
mümkün hale gelmektedir. Maslow'a göre bu ihtiyaçların en
celersem, dünya ve ben bir kez daha bütünleşebilir miyiz?
yükseği ruhsal ihtiyaçtır; kendini gerçekleştirme arzusu,
Kendimizi bilmemiz şart; eğer zihin yapımız buna izin mümkün olabilen en derin düzeyde kişinin kendini bilmesi.1
veriyorsa. Bakış açılarımızı değiştirebilir miyiz, bunu bilmek Birçok Amerikalı, aslında çoğu Batılı, Maslow'un ihtiyaçlar
zorundayız. Yeni fizik ve şuurla ilgili bu idealist felsefe değiş- merdiveninin alt basamaklarını çoktan çıkmış oldukların-
mek için bize yeni bağlamlar verebilir mi? dan, Batılıların hevesle kendini gerçekleştirme veya ruhsal
doyum basamaklarına tırmanıyor olmalarını beklersiniz. Tır-
manmıyoruz. Maslow'un argümanında yanlış olan nedir?
Rahibe Teresa'nın seksenli yıllarda Amerika Birleşik Devlet-
Ieri'ni ziyareti sırasında gözlemlediği gibi, Amerikalılar mad-
di bakımdan kutsanmış ama ruhsal bakımdan fakirleşmişti.
Hu neden böyle olmuştu?
Maslow, günümüz Batı kültüründe baskın olan sorgu-
lanmayan materyalizmin sonuçlarını hesaba katmayı ihmal
etmişti. Çoğu Batılı, materyalist bir dünyada yaşadığımız fik-
rini bilimsel bir görüş olarak kabul etmektedir; her şeyin
maddeden yapıldığı ve maddenin temel gerçeklik olduğu bir
39
ummam
19. 40 Eski Fizik ve Felsefi Mirası 41
dünya. Böyle bir dünyada, maddesel ihtiyaçlar çoğalır, ruh- sine yabancı gelen bir aygıt bulmuş ve dükkan sahibine gös-
sal ilerleme için değil de daha fazla, daha büyük ve daha iyi terip bunun ne işe yaradığını öğrenmek istemiş.
şeyler için duyulan arzu olarak sonuçlanır; daha büyük ara- "Ah, o bir barometre," demiş dükkan sahibi. "Yağmur
balar, daha iyi evler, modanın en yenisi, şaşırtıcı eğlence bi- yağıp yağmayacağını söyler."
çimleri ve göz kamaştırıcı mevcut ve gelecek teknolojik araç "Nasıl çalışıyor?" diye sormuş adam.
gereç bolluğu. Böyle bir dünyada, ruhsal ihtiyaçlarımız ge- Dükkan sahibi aslında barometrenin nasıl çalıştığını bil-
nellikle tanınmaz, inkar edilir ya da yüzeye çıktıklarında miyormuş ama bunu kabul etmesi, satış yapma şansını kaçır-
aşırı yüceltilir. Eğer, materyalizmin bize öğrettiği gibi, gerçek mak demek olacağından, şöyle cevap vermiş: "Pencereden
olan sadece madde ise o zaman mal mülk edinme, mutluluk dışarı çıkarıp tutuyorsunuz ve sonra içeri alıyorsunuz. Eğer
ve iyi bir hayatın tek kaynağıdır. barometre ıslanmışsa, yağmur yağdığını anlıyorsunuz."
Şüphesiz, dinlerimiz, ruhsal öğretmenlerimiz, sanatsal "Ama ben bunu elimle de yapabilirim, barometre kul-
ve edebi geleneklerimiz durumun böyle olmadığını öğret- lanmak niye?" diye adam karşı çıkmış.
mekteler. Tam tersine, materyalizmin en iyi durumda hasta Dükkan sahibi cevap vermiş: "Dostum, bu hiç de bilim-
edici bir fazlalığa ve en kötü durumda da suça, hastalığa ve sel olmazdı."
diğer belalara yol açtığını öğretmektedirler. Materyalizmi kabullenişimizde, dükkan sahibine benze-
Çoğu Batılı bu çelişkili inançların her ikisine de sahiptir diğimizi ileri sürüyorum. Bilimsel olmak istiyoruz, bilimsel
ve aç kurt gibi saldıran materyalist bir kültür içinde yer alır- olduğumuzu sanıyoruz ama değiliz. Gerçekten bilimsel ol-
ken bir yandan da bunun için kendilerini gizli gizli hor görüp mak için, bilimin yeni keşiflerde bulundukça her zaman de-
zıt hisler içinde yaşamaktadır. Kendisini hala dindar görenle- ğiştiğini hatırlamamız gerek. Materyalizm, doğru bilimsel
rimiz ise bunu tümden gözardı edememekte, sözleri ve dü- dünya görüşü müdür? Bilim adamlarının kafası bu konuda
şünceleri dine bağlı olsa da, yaptıkları şeyler bu niyetlerini hayli karışık olsa da cevabın açık seçik "hayır" olduğuna ina-
ihlal etmektedir; hemcinsimize nazik olmak gibi dinlerin en nıyorum.
temel öğretilerini bile uygulamayı başaramıyoruz. Bir bölü- Bilim adamının kafa karışıklığı 1665'lerde Isaac Newton
mümüz ise bu bilişsel uyumsuzluğu dinsel köktenciliği ya da tarafından ortaya atılan, adına klasik fizik denilen dört yüz
eşit derecede kökten bilimciliği kucaklayarak çözmeye çalışı- yıllık eğlenceye aşırı hevesle dalmış olmasından dolayı bir
yoruz. akşamdan kalma hali yaşamasından kaynaklanmaktadır.
Özetle, bizler bir bunalımın tam ortasında yaşıyoruz; sa- Newton'un teorileri, zaman içinde Batı kültüründe baskın
dece bir inanç bunalımı değil, aynı zamanda bir akıl karışık- olan materyalizme yol açtı. Materyalizmin Grek filozof De-
lığı bunalımı da. Bu zavallı duruma nasıl geldik? Materyaliz- mokrit'e (M.Ö. 460-370'ler) dayanan felsefesi, klasik fiziğin
mi sözde bilimsel dünya görüşü olarak kabullenerek. Bilim- materyal, fiziksel ya da bilimsel realizm diye çeşitli biçimler-
sel olmamız gerektiğine ikna olduk ve şu hikayedeki tuhafi- de adlandırılan dünya görüşüne uymaktadır. Bu yüzyıl için-
yeci gibi olduk: Tuhafiye dükkanına giren bir müşteri kendi- de adına kuantum fiziği denilen yeni bir bilimsel disiplin res-
20. 40 l 'ski Fizik ve Felsefi Mirası 43
men klasik fiziğin yerini almış olmasına rağmen, klasik fizi- Newtoncu dünya görüşünü anlamak için, evreni uzay
ğin -yani materyalist realizmin- eski felsefesi halen yaygın bi- (mekan) dediğimiz üç boyutlu bir bilardo masasındaki irili
çimde kabul görmektedir. ufaklı bir kucak dolusu bilardo topu olarak düşünün. Eğer
bu bilardo toplarının üstünde tüm zamanlarda etkide bulu-
nan tüm kuvvetleri bilirsek, o zaman sadece başlangıç şartla-
KLASİK FİZİK VE MATERYALİST REALİZM rını -belli bir başlangıç anındaki konumlarını ve hızlarını- bil-
mek bu cisimlerin her birinin tüm gelecek zamanlarda nere-
On yedinci yüzyıl Fransız matematikçisi ve filozof Re- de olacaklarını (ya da daha önceki zamanlarda nerede bulun-
ne Descartes, Versay sarayını ziyaret ettiğinde, saray bahçe- duklarını) hesaplamamızı sağlar.
sindeki kocaman otomat karşısında adeta büyülenmişti. Gö- Determinizmin (belirlenimcilik) felsefeye ithali, en iyi
rünmeyen mekanizmaların idaresiyle sular akıyor, müzik biçimde on sekizinci yüzyıl matematikçisi Pierre-Simon de
çalıyor, deniz perileri gülüp oynuyor ve kudretli Neptün bir Laplace tarafından özetlenmiştir: "Belirli bir andaki, doğanın
havuzun altından yükseliyordu. Gösteriyi seyrederken Des- canlandırdığı tüm kuvvetlere ve doğayı oluşturan cisimlerin
cartes dünyanın da böyle bir otomat -bir dünya makinesi- konumlarına aşina olan bir zeka -eğer verileri analiz edecek
olabileceği fikrini oluşturdu. kadar genişse-, evrenin en büyük cisimlerinin de, en hafif
Descartes daha sonra bir makine olarak dünya tablosu- atomların da hareketlerini aynı formülde kucaklardı; böyle
nun iyice elden geçirilmiş bir versiyonunu ortaya attı. Onun bir zeka için hiçbir şey belirsiz olmazdı ve gelecek, tıpkı geç-
o ünlü düalizm felsefesi dünyayı nesnel bir madde küresi (bi- miş gibi, onun gözlerinin önünde olurdu."2
limin alanı) ve öznel bir zihin küresi (dinin alanı) olarak iki- Laplace ayrıca gök mekaniği üstüne kendisini meşhur
ye böldü. Böylece Descartes bilimsel araştırmayı, güçlü kili- eden başarılı bir kitap da yazmıştı; öylesine ünlenmişti ki im-
senin tutuculuğundan özgürleştirmiş oldu. Descartes nesnel- parator Napolyon onu saraya çağırtmıştı.
lik fikrini Aristo'dan ödünç almıştı. Temel fikir, nesnelerin zi- "Bay Laplace," dedi Napolyon, "kitabınızda bir kez bile
hinden (ya da şuurdan) bağımsız ve ondan ayrı olmasıydı. Tanrı'dan söz etmemişsiniz. Bunun sebebi nedir?" (O günler-
Bundan, güçlü nesnellik ilkesi olarak söz edeceğiz. de, gelenekler konusu ne olursa olsun bir kitapta Tanrı'dan
Descartes ayrıca dünyanın bir makine olduğu fikrini bi- birkaç kez de olsa söz etmeyi talep ediyordu, Napolyon bu
limsel olarak kutsallaştıracak olan fizik yasalarına da katkıda sebeple meraklanmıştı. Bu Laplace böylesi saygıdeğer bir ge-
bulunmuştu. Ancak materyalizmi ve onun doğal sonucu olan leneği zedeleyecek kadar cüretli bir kişi miydi?) Laplace'ın
klasik determinizm ilkesini somut biçimde belirleyen Newton verdiği söylenen cevap, bir klasiktir:
ve onun on sekizinci yüzyıldaki mirasçıları olacaktı; klasik "Majesteleri, o özel hipoteze ihtiyacım yoktu."
determinizm ilkesi, hareket yasaları ve nesnelerin başlangıç Laplace klasik fiziğin ve onun klasik deterministik ma-
şartları (nerede oldukları ve ne hızla hareket ettikleri) verildi- tematik çerçevesinin ima ettiğini doğru biçimde anlamıştı.
ğinde tüm hareketin tam olarak belirlenebileceği fikriydi. Newtoncu bir evrende, Tanrı'ya gerek yoktu!
21. Eski Fizik ve Felsefi Mirası 45
40
Artık klasik fiziğin iki temel ilkesini öğrenmiş durumda- (ya da bir özellik grubundan) ibaret olduğudur.
yız; güçlü nesnellik ve determinizm. Klasik fiziğin üçüncü il- Demek ki bu beş ilke, materyalist realizmin felsefesini
kesi Albert Einstein tarafından keşfedildi. Einstein'ın klasik oluşturmaktadır:
fiziğin yüksek hızla hareket eden cisimlere genişletilmesi 1. Güçlü nesnellik
olan izafiyet teorisi, doğanın otobanlarında yapılabilecek en 2. Klasik determinizm
yüksek hızın ışık hızı olması gerektiğini söylüyordu. Bu hız 3. Yerellik
muazzamdır -saniyede 300.000 kilometre- ama böyleyken bi- 4. Materyalist monizm
le sınırlıdır. Bu hız sınırının ima ettiği şey, mekan-zamanda 5. Epifenomenalizm
var olan tüm maddesel varlıkların birbirlerine tesirlerinin
yerel (mekana bağlı) olması gerektiğidir: Uzayda sınırlı bir Bu felsefe bilimsel realizm olarak da adlandırılır; bu da
hızla yol almalıydılar. Buna da yerellik ilkesi denilir. materyalist realizmin bilim için elzem olduğunu ima eder.
Descartes dünyayı madde ve zihin diye böldüğünde bi- Çoğu bilim adamı, bu beş ilkeyle çelişen sağlam kanıt ola-
limin madde üstündeki egemenliği karşılığında zihinle ilgili bilecek verilerle yüz yüze gelmelerine rağmen, en azından
meselelerdeki egemenliğe sahip olan dine saldırmamaya yö- şuursuzca, durumun böyle olduğuna hala inanmaktadır.
nelik yazılı olmayan bir anlaşmayı amaçlıyordu. Anlaşma iki Başlangıçta materyalist realizmin ilkelerinin metafizik
yüzyıldan fazla süreyle korundu. En sonunda, bilimin esaslar (postülalar) olduğunu fark etmek önemlidir. Bunlar
doğayı tahmin etme ve kontrol etmedeki başarısı, bilim a- varlığın doğası hakkındaki varsayımlardır, deneyler yoluyla
damlarmı herhangi bir dinsel öğretinin geçerliliğini sorgula- varılmış sonuçlar değildirler. Eğer bu esaslardan herhangi bi-
maya sevk etti. Bilhassa bilim adamları düalizmin zihin ya riyle çelişen deneysel veriler keşfedilirse, o zaman esastan
da ruh yanma meydan okumaya başladılar. Böylece materya- vazgeçilmesi gerekir. Benzer şekilde eğer rasyonel argüman-
list monizm, materyalist realizm esasları listesine eklendi: lar belirli bir esasın zayıflığını açığa çıkarırsa, o esasın geçer-
Dünyadaki her şey, zihin ve şuur dahil her şey, maddeden liliği de sorgulanmalıdır;
(ve enerji ve kuvvet alanları gibi maddenin genellemelerin- Materyalist realizmin ana zayıflığı, felsefesinin, öznel fe-
den) yapılmıştır. Bizimki baştan aşağı, tepeden tırnağa mad- nomenleri tümden dışlıyor gibi görünmesidir. Eğer güçlü
desel bir dünyaydı. nesnellik esasına dayanırsak, bilişsel labora tu varlarda yapı-
lan birçok güçlü deney, veri olarak kabul edilemez. Materyal
Şüphesiz, hiç kimse zihni ve şuuru maddeden nasıl tü-
realistler bu eksikliğin farkındadırlar; dolayısıyla son yıllar-
reteceğini bilmemekteydi, böylece taahhüt kabilinden bir
da zihinsel fenomenin (buna benlik şuuru da dahildir) mad-
başka esas daha eklendi: epifenomenalizm ilkesi. Bu ilkeye gö-
desel modeller, yani bilgisayar modelleri bazında anlaşılıp
re tüm zihinsel fenomenler önceki fiziksel şartlara uygun bir
anlaşılamayacağı meselesine büyük dikkat harcanmaktadır.
indirgemeyle maddenin epifenomeni ya da ikincil fenomeni
Böyle modellerin ardındaki temel fikri inceleyeceğiz: zihin
olarak açıklanabilir. Temel fikir, şuur dediğimiz şeyin, beyin
makinesi fikri.
belirli bir düzeyden gözlendiğinde, beynin bir özelliğinden
22. 40 46
Eski Fizik ve Felsefi Mirası
ŞUURLU BİR BİLGİSAYAR YAPABİLİR MİYİZ? şitlidir. Niçin? Çünkü her bir tepki, devingenin bölümlerinin,
belirli uyartılara ek olarak, iç durumlarının dizilimlerine ke-
Newton'dan sonra bilimin mücadelesi şüphesiz Lapla- limenin tam anlamıyla bağımlıdır. Beyin için ise bu iç durum-
ce'ın her şeyi bilen aklına mümkün olabildiğince yaklaşmaya lar düşünme, hissetme vb. ile eşanlamlıdır; bunlar da insan
girişmekti. Newtoncu klasik fiziğin görüsünün hayli güçlü beyni denilen karmaşık makinenin iç durumlarının epifeno-
olduğu ortaya çıktı ve böylesi bir yakınlaşma için önemli menenleridir.
adımlar atıldı. Bilim adamları derece derece, en azından kıs- Muhalefetin sesi yine de karşı çıkmaktadır: Ya hür irade
men, bazı sözde ebedi gizemleri -gezegenimizin nasıl oluştu- ne olacak? İnsanların seçme özgürlüğü vardır. Mekanikçiler
ğu, yıldızların yanma enerjilerini nasıl bulduklarını, evrenin hür iradenin bir illüzyondan başka bir şey olmadığını söyle-
nasıl yaratıldığını ve hayatın kendini nasıl ürettiğini- açtılar. yerek cevap verdiler; ayrıca sanrısal hür iradenin fiziksel bir
En sonunda, Laplace'ın ardından gelen savunucuları in- modelinin mümkün olduğu yolunda ilginç bir argüman da
san zihnini, ben-şuurunu ve her şeyi açıklama mücadelesine eklediler. Zihin makinesi araştırmacılarının dehası gerçekten
giriştiler. Deterministik görüleri ile, insan zihninin de, bir de hayranlık uyandırmaktadır. Klasik sistemler nihayetinde
parçası olduğu dünya makinesi gibi, Newtoncu bir klasik determinist olmalarına, temelde determinist davranış sergi-
makine olduğundan hiç kuşkuları yoktu. lemelerine rağmen, artık kaosa da sahip olduğumuz fikri
Zihin makinesine inananlardan biri olan Ivan Pavlov, mevcut: Arada bir, başlangıç şartlarındaki çok küçük değiş-
köpeklerinin inancını doğrulamasından dolayı çok memnun- meler, bir sistem için finaldeki sonuçta çok büyük farklı-
du. Pavlov bir zil çaldığında, köpekleri yemek verilmese bile lıklar üretebilir. 3 Bu, belirsizliği (hava sistemlerinin belirsiz-
tükürük salgılıyorlardı. Köpekler zilin her çalışışmda yiyecek liği, bu kaotik davranışın bir örneğidir) üretir ve tahminin
beklemeye şartlandırılmalardır, diye açıklıyordu Pavlov. Bu belirsizliği, hür irade olarak yorumlanabilir. Kaos nihai an-
aslında çok basitti. Bir uyartı ver, tepkiyi gözlemle, eğer iste- lamda kaosu gerektirdiğinden, diye sürer argüman, bu bir
diğin tepkiyse, bunu bir ödülle güçlendir. hür irade illüzyonudur. Öyleyse, hür irademiz bir illüzyon
Böylece insan zihninin, uyartı-tepki-güçlendirme bazın- mudur?
da işleyen ve birebir denklik gösteren basit girdi-çıktı beya- Bizleri makineler gibi gösteren tablonun lehine olan çok
natlarıyla basit bir makine olduğu fikri doğdu. Bu fikir, böy- daha ikna edici bir argüman da İngiliz matematikçi Alan Tu-
lesi basit bir davranışsal makinenin düşünme gibi zihinsel iş- ring'ten gelmişti. Bir gün, der Turing, klasik deterministik
lemleri yürütemeyeceği temelinde çokça eleştirildi. yasaları izleyen bir makine inşa edeceğiz: sözde hür iradesi
İç durumları ile karmaşık bir makine fikrini tasavvur olan biz insanlardan herhangi biriyle muhabbet edecek bir si-
eden zeki klasik mekanikçiler, "Düşünme mi istiyorsunuz, likon bilgisayar. Dahası, tarafsız gözlemcilerin bilgisayarın
alın size düşünme," diye cevapladılar. Basit bir devingenin konuşmasını insanınkinden ayıramayacağını da söyleyerek
davranışına bakın, dediler. Onu seyretmesi çok eğlencelidir meydan okumaktadır.4 (Bunun yeni bir derneğin felsefesi ol-
çünkü rüzgar modellerine verdiği tepkiler sonsuzcasma çe- masını öneriyorum: İYZEÖ; İnsan ve Yapay Zekasına Eşitlik
23. Eski Fizik ve Felsefi Mirası 49
48
Örgütü.) rek kendimiz hakkında bir şeyler öğrenebilirsek, bu daha da
Yapay zeka alanındaki ilerlemeye hayranlık duymama iyidir. Ancak davranışlarımızı bilgisayarlarda simüle etmek,
rağmen, şuurumun bir epifenomen ve özgür irademin de bir bizlerin simülasyonları yapan o programlardan oluştuğumu-
serap olduğuna ikna olmuş değilim; yerelliğin ve nedenselli- zu kanıtlamaktan çok uzaktır.
ğin klasik bir makineye dayattığı sınırları, sınırlarım olarak Şüphesiz, bizim sahip olduğumuz ama klasik bir bilgi-
kabul etmiyorum. İnsan varlığı için bunların gerçek sınırlar sayarın asla kopyalayamadığı bir tek program örneği bile,
olduğuna inanmıyorum ve öyle olduklarını düşünmenin de "zihin makinedir" mitini yok edecektir. Matematikçi Roger
kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet olduğundan kaygı- Penrose bu bilgisayar benzeri, algoritmik akıl yürütmenin,
lanıyorum. matematik teoremleri ve kanunlarının keşfinde yetersiz ola-
Bilim tarihçisi Charles Singer, "Bizler içinde yaşadığımız cağını savunmaktadır. (Algoritma, bir problemi çözmenin
dünyanın aynalarıyız," demişti. Soru şudur: Ne kadar büyük sistematik bir prosedürüdür; kesinlikle mantıksal, kurallara
bir ayna olabiliriz? Gökyüzünün yansımaları küçücük bir su dayalı bir yaklaşımdır.) Peki, diye sorar Penrose, eğer bir bil-
birikintisinde de, kudretli okyanusta da bulunur. Hangisi da- gisayar gibi iş görüyorsak matematik nereden gelmektedir?
ha büyük yansımadır? "Matematik hakikat, sadece bir algoritma kullanmak yoluyla
Ama, diye karşı çıkar zihin-makine taraftarları, zeki bir elde ettiğimiz bir şey değildir. Ben, şuurumuzun da, matema-
Turing makinesi geliştirmede hayli yol aldık. Makinelerimiz tiksel hakikati idrak edişimizde çok önemli bir yapıtaşı oldu-
daha şimdiden,-arada bir hiç şüphelenmeyen bir insanla Tu- ğuna inanmaktayım. Bir matematik argümanın geçerliliğine
ring testini geçebiliyor. Daha çok besleme ve gelişmeyle in- ikna olmak için onun hakikatini 'görmeliyiz'. Bu 'görme'
sanlarınki gibi zihinlere sahip olacakları kesin. Bizler gibi an- şuurun özünün ta kendisidir. Bu, matematik hakikati her ne
layacak, öğrenecek ve davranacaklar. zaman doğrudan algılıyorsak orada mevcut olmalıdır."5 Baş-
"Eğer her bakımdan bilinen insanlar gibi davranan Tu- ka bir deyişle, şuurumuz, bizim algoritmik bilgisayar kapasi-
ring makineleri yapabilirsek," diye kararlı bir sesle devam temizden önce mevcut olmalıdır.
ediyor zihin-makine taraftarları, "bu, bizim zihinlerimizin de Zihin makinedir görüşüne karşı çok daha güçlü bir ar-
mutlak anlamda determine olduğunun, bir demet klasik bil- güman da Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman'a aittir.6
gisayar programından başka bir şey olmadığının kanıtı ol- Klasik bir bilgisayar, diye belirtir Feynman, yerel olmamayı
maz mı?" Belirlenmiş olan, tahmin edilebilir olan demek ol- (yerel sinyaller olmadan enformasyon veya tesir aktarımı an-
madığından, insanların tahmin edilemezliği bu görüş için bir lamına gelen teknik bir kelime; böyle tesirler uzaktan etki
engel oluşturmamaktadır. Bu argüman sonuna dek ikna edi- eder ve anındadır) asla simüle edemez. Dolayısıyla, eğer
cidir. Eğer bilgisayarlarımız insan davranışını simüle (taklit) yerel olmayan enformasyon işleme insanlarda mevcutsa, bu,
edebilirlerse, çok iyi; bu, bizler ve makinelerimiz arasındaki klasik bir bilgisayarın asla simüle edemeyeceği, algoritmik
iletişimi kolaylaştıracaktır. Eğer davranışlarımızdan bazıları- olmayan programlarımızdan biridir.
nı simüle eden bilgisayar programlarının işleyişini inceleye- Bizlerde yerel olmayan enformasyon işleme var mıdır?
24. 50 Eski Fizik ve Felsefi Mirası 51
Eğer ruhsallığımızı kabul edecek olursak, yerel olmayış için nattık; makine o zaman şuurlu mu olurdu? Kesinlikle, davra-
iyi bir örnek oluştururuz. Yerel olmayış için bir diğer tartış- nışları insan zihninin tüm karmaşıklığını gösterirdi, (zaten
malı durum da paranormal deneyimlerle ilgili iddialardır. İn- zihin makinedir taraftarlarının şüpheli gördüğü DDA ve ma-
sanlar yüzyıllardır telepati yani yerel sinyaller olmadan en- tematiksel yaratıcılık gibi birkaç belirgin insan özelliği dışın-
formasyonun zihinden zihine aktarımı yeteneğine sahip ol- da) bir insanın kusursuz bir simülasyonü olurdu ama gerçek-
duklarını iddia etmişlerdir; artık bunun için bazı bilimsel ka- ten şuurlu olabilir miydi?
nıtlar mevcut görünüyor.7 Ellili yıllarda kolej öğrencisiyken, Robert Heinlein'ın bir
Alan Turing bile telepatinin, bir Turing testirıdeki sorgu- bilim kurgu romanını okurken şuurlu bir bilgisayar fikrinin
layıcının insanı silikon bilgisayardan ayırabilmesinin en farkına varmıştım: The Moorı is a Harsh Mistress (Ay, Haşin bir
emin yolu olduğunu kabul eder: "İyi bir telepatik alıcı olan Metrestir). Heinlein bilgisayar şuurunun, bilgisayarın boyu-
bir insan ve dijital bir bilgisayar kullanarak bir taklit oyunu tu ve karmaşıklığı ile ilgili olduğu fikrini aktarıyordu; ro-
oynayalım. Sorgulayıcı 'Elimdeki kart hangi gruptan?' diye mandaki makine boyut ve karmaşıklık eşiğini geçtiğinde şu-
sorabilir. Adam telepati ya da durugörüyle 400 kağıttan urlu hale geliyordu. Bu görüş, bilgisayar-zihin oyunu oyna-
130'unu doğru olarak bilebilir. Makine ise ancak rastgele tah- yan birçok araştırmacı arasında yaygın olarak geçerli görün-
minde bulunabilir ve belki de 104'ü doğru olurdu; böylece de mektedir.
sorgulayıcı karşısındakinin ne olduğuna dair doğru tanımla- Ben, bilgisayar şuuru sorununun bir karmaşıklık mese-
mayı yapabilirdi."8 lesi olmadığını düşünüyorum. Kabul, yüksek düzeyli bir
Duyular dışı algılama (DDA) tartışmalı olarak kalsa da, karmaşıklık; belirli bir uyartı altında bir bilgisayarın verdiği
klasik bilgisayarın gücüne karşı duran tek örnek durumdur. tepkilerin, bir insanın verdiklerinden daha kolay tahmin edi-
İnsan zihninin silikon bilgisayarların kapsamı dışında kalan lebilir olmayacağını garantiliyebilir, ama bundan daha fazla-
bir diğer önemli yeteneği de yaratıcılık olarak görünmekte- sı anlamına da gelmez. Eğer bilgisayarın girdi-çıktı perfor-
dir. Eğer yaratıcılık, süreksizliği yani geçmiş düşünce model- mansını izini kaybetmeden, herhangi bir muğlaklık oluşma-
lerinden aniden ayrılmaları içermekteyse, o zaman bilgisaya- dan onun iç devrelerinin faaliyetlerine dek izleyebiliyorsak
rın yaratıcı olma yeteneği kesinlikle şüphelidir çünkü klasik (ki bu, en azından ilkesel olarak, bir klasik bilgisayar için her
bir bilgisayar süreklilikle iş görür.9 zaman mümkün olmalıdır), o zaman şuurun gereği nedir?
Ancak nihayetinde meselenin çözüm noktası, şuurdur. Hiçbir işlevi yok gibi görünürdü. Sanırım bu, yapay zeka ta-
Eğer "zihin makinedir" taraftarları sizin ve benim şuurlu ol- raftarlarının şuurun sadece bir epifenomen ya da illüzyon ol-
duğum anlamda şuurlu bir klasik bilgisayar geliştirebilirler- duğunu söylemekten kendilerini kurtarmak için sığındıkları
se, bu, yukarıdaki tüm ikinci dereceden kaygılara rağmen bir bahane. Nobel ödüllü nörofizyolog John Eccles de benim-
farklı bir mesele haline gelecektir. Yapabilirler mi? Nasıl an- le aynı fikirde gibi. Eccles soruyor: "Niçin şuurlu olmak zo-
larız? Varsayalım bir Turing makinesini kendi davranışları- rundayız ki? İlkesel olarak bizler tüm girdi-çıktı performan-
mızı mükemmel biçimde simüle eden sayısız programla do- sımızı nöronal devrelerin faaliyetleri olarak açıklayabiliyo-
25. 52 Eski Fizik ve Felsefi Mirası 51
ruz; sonuç olarak şuur kesinlikle gereksiz görünmektedir."10 urlu olamayacaklarını çünkü bu ruhsal bağlantının onlarda
Doğada gereksiz şeyler yasak olmakla kalmaz, gereksiz eksik olduğuna inanıyorum.
olanın meydana gelmesi de muhtemel değildir. Şuur, klasik Etimolojik açıdan şuur (İng.: consciousness) kelimesi,
bir Turing makinesi için gereksiz görünebilir ve bu bile bu scire (bilmek) ve cum (ile) kelimelerinden türemiştir. Şuur "ile
makinelerin, gelişkin olsalar bile, şuurlu olabileceklerinden bilmek"tir. Bana göre, bu terim yerel olmayan bilmeyi ima et-
kuşku duymak için yeterli bir nedendir. Şuura sahip olduğu- mektedir; o kişiyle yerel olmayan bir bağlantıyı paylaşma-
muz gerçeği, girdi-çıktı performansımızın tamamıyla klasik dıkça birisini bilemeyiz.
bilisayar makinelerinin algoritmik programlarıyla belirlen- Klasik fizik üstüne kurulu ve bir silikon bilgisayarın al-
mediğini önermektedir. goritmik yaklaşımını kullanarak kendimizle ilgili bir model
"Zihin makinedir" taraftarları bazen başka bir argümanı inşa edemeyişimiz dehşet yaratmasın. Bu yüzyılın başından
da öne sürerler: Bizler diğer insanlara şuurluluk atfederiz beri biliyoruz ki, klasik fizik, eksik fiziktir. Bize eksik bir dün-
çünkü onlar bizimkilere benzer zihinsel deneyimler -düşün- ya görüşü vermesine şaşmamalı. Gelin yirminci yüzyılın şa-
celer, duygular- bildirirler. Eğer bir androit sizinkine benzer fağında doğan yeni fiziği inceleyelim ve yüzyılın sonuna
düşünceler ve duygular bildirmeye programlanmış olsa, doğru bulunduğumuz noktadan, onun dünya görüşünün ne
onun şuurunu kendinizinkinden ayırt edebilir miydiniz? gibi bir özgürlük getirdiğini keşfedelim.
Hem zaten, insan arkadaşınızın kafasının içinde olanları,
androitin kafasının içinde olanlardan daha fazla deneyimle-
yemezsiniz. Dolayısıyla asla bilemezsiniz, hem de hiç!
Bu bana televizyon dizisi "Uzay Yolu"nun bir bölümü-
nü hatırlatıyor. Bir sahtekara, görünüşte hiç de ceza olmayan
sıra dışı bir ceza veriliyordu. Bir koloniye sürgün edilecekti;
tek insan o olacaktı ve çevresi kendisine hizmet eden ve çoğu
da güzel kadınlar biçiminde olan androitlerle dolu olacaktı.
Siz de benim gibi bunun niçin bir ceza olduğunu tahmin
edebilirsiniz. Solipsistik (sadece ben gerçeğim) evreninde ya-
şamıyor olmamın sebebi, sadece bana benzeyenlerin beni
kendi insanlıkları konusunda ikna etmeleri değil, onlarla ay-
rıca içsel bir bağlantımın da olmasıdır. Bu bağlantıya bir and-
roitle asla sahip olamazdım.
Başka insanlarla içsel bir bağlantıya sahip olmamızın,
ruhla gerçek bir bağlantıya sahip olmamızdan kaynaklandı-
ğını öne sürüyorum. Klasik bilgisayarların asla bizler gibi şu-