SlideShare une entreprise Scribd logo
1  sur  8
Télécharger pour lire hors ligne
1

  Farmakolojiye giris
  1.1 Genel tanim ve kavramlar
    Farmakoloji ,yunanca pharmakon ve logos kelimelerinin birlestirilmesi ile olusturulmus bir
kelimedir.Bunlardan pharmakon kelimesine daha ziyade çogul sekli olan pharmaka biçiminde alman
farmakoloji literatürlerinde rastlanmakta ise de biz bu kelime yerine drog kelimesini kullanacagiz.Bizim
kullandigimiz anlamda drog (etkin madde) "canli sistemleri etkileyen herhangi bir maddedir."Bu kelimenin
ingilizcesi drug,osmanlicasi ecza,eski türkçe tip metinlerindeki karsiligi ise ot'tur.Siçan otu (As2O3) ve
hamam otu (CaS ve BaS gibi toprak alkali metal sülfürleri) gibi isimlerden de anlasilacagi gibi ot kelimesi
sadece odunsuz bitkileri ifade eden bir terim degildir.
    Farmakolojinin temel terimlerinden bir digeri ilaç'tir.Ilaç "hastaliklardan korunmak,hastaliklari teshis ya
da tedavi etmek,ya da fizyolojik fonksiyonlari kisinin lehine olarak degistirmek amaciyla uygulanan her
türlü madde ya da madde karisimlaridir”. Fizyolojik fonksiyonlari kisinin lehine olarak degistirme kavramina
bir kaç örnek verecek olursak;gebe kalmak bir kadin için normal bir fonksiyondur.Dogum kontrol hapi ise
bu fonksiyonu kisinin lehine olarak degistirmektedir. Agri duyumsama da normal bir
fonksiyondur.Anesteziklerle agri duyumu ortadan kaldirilarak kisinin operasyonlar sirasinda aci çekmesi
engellenebilir.Bu örneklerdeki dogum kontrol hapi ve anestezik bu uygulamalarda birer ilaçtir.Esrar kisinin
algilama fonksiyonunu bozar,esrar kullanan bir kisi caddedeki küçük bir su birikintisini büyük bir g gibi öl
algilar.Ancak bu fonksiyon degisikligi kisinin lehine olmadigindan bu kullanim durumunda esrar bir ilaç
olarak kabul edilemez.Ilacin etki bakimindan en önemli özelligi selektivitedir.Bu terim,ilacin hedeflenen
yapilarda etkisini gösterirken vücudun diger bölümlerinde etki yapmamasini ifade eder.Ancak genellikle
ilacin selektifligi mutlak degil,göreceli bir sekilde ortaya çikar.Selektivite, hedeflenen yapiyi etkileyen ilaç
dozu ya da konsantrasyonu ile diger yapiyi etkileyen dozun ya da konsantrasyonun karsilastirilmasi ile
bulunur.Ilacin dozu artikça organizmada etkilenen yapilar da fazlalasir.
    Farmakolojiyi ilgilendiren diger önemli bir terim zehirdir.Zehir "canliyi rahatsiz eden,sagligini bozan ve
hatta canlida hayatla bagdasmasi mümkün olmayan degisiklikler yapan maddelerdir.
    Farmakolojinin bu üç temel kavrami ayri ayri tanimlanmis olmalarina ragmen bunlarin birbirleri ile
yakindan iliskileri vardir.(Sekil 1.) Zehirler organizmada etki olusturduklari için drog kavramina
dahildirler.Ilaçlarin da çok büyük bir çogunlugu organizmayi etkiler ve drog kapsami içine girerler.Ancak az
sayida olmakla beraber etkisiz oldugu halde ilaç olarak kullanilan maddeler oldugu gibi (BaSO4) ilaç
hazirlanmasinda kullanilan bazi yardimci maddeler de buna örnek olabilir.Diger taraftan ilaç ile zehir
arasinda kesin bir sinir çizemeyiz.Hemen hemen bütün ilaçlar yeter derecede yüksek dozda verildiklerinde
zehir etkisi yapabildikleri gibi bazi durumlarda etki göstermeyecek kadar küçük dozlari ya da ilaçlara
katilan yardimci maddeler de zehirleyeci etkiler yapabilir.Buna karsilik bazi zehirleri uygun dozlarda
kullanarak bunlardan ilaç olarak yararlanmak mümkün olmaktadir (Güney Amerika yerlilerinin ok zehiri
kürar,hava kirliliginde bulunan nitrik oksid gibi).
    Bu temel kavramlari ögrendikten sonra artik farmakolojinin tanimini yapabiliriz.Farmakoloji,droglarla
canli sistemler arasindaki etkilesimleri arastiran bir bilimdir.

1.1.1 Farmakolojinin alt dallari ve Farmakoloji ile yakindan iliskili diger bilim dallari
1.1.2 Farmakolojinin alt dallari
      Pharmakon ve dynamos (güç,etki) kelimelerinden yapilmis bir terim olan farmakodinami drogun canli
sistemlere etkisini arastirir.Farmakodinami bu amaçla drogun deney hayvanlari ya da insanlardaki çesitli
fizyolojik,biyokimyasal ya da patolojik olaylara etkisini inceler.Droglarin etkileri ve yan etkileri,yapi-etki
iliskileri,etki mekanizmalari farmakodinaminin arastirma konulari kapsamindadir.Farmakodinami,en büyük
ve önemli bir dal olmasi nedeniyle eskiden farmakoloji ile es anlamli olarak da kullanilmistir.
     Pharmakon ve kinezis (hareket) kelimelerinden yapilmis olan farmakokinetik drogun hareketi anlamina
gelir.Farmakokinetik canli sistemlerin droglar üzerindeki etkilerini arastirir.Droglarin absorpsiyon
(emilim),distribüsyon          (dagilim),akümülasyon         (birikim),biyotransformasyon       (metabolizma),ve
ekskresyonlarini (atilim,itrah) inceler.
      Toksikoloji;zehirli (toksik) maddeleri inceler.Zehir'in tanimi daha önce yapilmisti.Bir maddenin canli
sistemler üzerinde zararli tesirler yapmasi,bu maddenin dozuna ve uygulama süresine siki sikiya
baglidir.Bilinen en siddetli zehirler bile canliya öyle küçük bir dozda uygulanabilir ki canlida hiç bir etki
yapamaz. Buna karsilik oksijen ve su gibi hayat için çok önemli maddelerle bile bir canliyi zehirlemek
mümkündür.Bu bakimdan XVI.yy'da Paracelsus tarafindan latince ifade edilen"dosis sola facit venenum"
2

(zehiri zehir yapan onun dozudur) ifadesi bu gün için de geçerlidir.Diger taraftan küçük dozlarda kisa süre
alinmasi organizmada belirgin bir zarara yol açmayan pek çok maddenin vücuda girisinin devam etmesi
(kronik uygulama) sonucu hayatla bagdasmayan durumlar ortaya çikabilir.Bu nedenle uzun süre
uygulanan ilaçlarin toksik tesirler yapmasi ihtimali daha fazla olur.
    Klinik farmakoloji;droglarin saglikli v hasta insanlar üzerinde denenip arastirilmasidir.Bu terim bazen
                                            e
yanlis olarak farmakoterapi (ilaçla tedavi) yerine kullanilmaktadir.

1.1.3 Farmakoloji ile yakindan iliskili bilim dallari
      Terapi (tedavi);hastalarin iyilestirilmesi,bu yapilamadigi takdirde hastalik belirtilerinin ortadan
kaldirilmasi ya da hafifletilmeye çalisilmasidir.Rasyonel tedavi,hastaligin nedenini ortadan kaldirarak
hastaligi tamamen iyilestirmeyi hedefler.Semptomatik (palyatif) tedavi,hastalik belirtilerini ortadan
kaldirmayi ya da hafifletmeyi amaçlar.Ampirik tedavi,gerek hastalik nedenlerini,gerekse bu hastalikta
uygulanacak ilaçlari yeterince tanimadan sadece tecrübeye dayanarak yapilan tedavi seklidir.Modern tip
gelismeden önce tedavi hemen hemen sadece ampirik tedaviden ibaretti.Ampirik tedavi günümüzde de
kullanilan pek çok ilacin bulunmasini saglamistir. Bir ölçüde de olsa ampirik tedavinin günümüzde de
etkin oldugunu kabul etmek gerekir.Bu duruma örnek olarak çesitli ilaçlarin ortaya atilma amaçlarindan
farkli amaçlarla tedavide kullanilmasini gösterebiliriz.Simetidin isimli ilaç baslangiçta mide asid salgisini
baskilamasindan dolayi peptik ülser tedavisi için ortaya atilmis,kullanimi sirasinda antiandrojenik etkiler
yaptigi görülünce bu defa kadinlarda hirsutizm tedavisinde kullanilmaya baslanmistir.Minoksidil isimli ilaç
ise antihipertansif olarak kullanilmaya baslanmis,vücutta asiri killanmalara neden oldugu görülünce de
alopesi tedavisinde yararlanilmistir.Ikame (sübstitüsyon,yerine koyma) tedavisi vücutta olusumu yetersiz
olan maddelerin disardan ilaç seklinde verilmesi ile yapilir.Hormonlarin ya da enzimlerin verilmesi gibi.
      Farmasi;ilaçlarin uygulanabilecek duruma getirilmesi (farmasötik sekillerin hazirlanmasi) ile mesgul
olur.Günümüzde eczacilik fakültelerinde okutulan bir derstir.
      Materia medica;tipta kullanilan maddelerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini tanitir.Müstahzarlarin
kullaniminin yayginlasmasi ile tip egitimindeki önemi azalmistir.
     Farmakognozi;biyolojik droglarin makroskobik,mikroskobik ve kimyasal özelliklerini tanitan bir bilimdir.

1.2 Ilaç adlari
     Kimyasal ad;ilaçlara kimya kurallarina göre verilen addir,ilacin kimyasal yapisini açiklar.Genellikle
çok uzun oldugu için farmakolojide pek kullanilmaz,arasira kimyasal isimlerden yapilan kisaltmalar
seklinde kullanilir.PAS (paraaminosalisilik asid), INH (izonikotinik asid hidrazidi)gibi.
     Genel ad (jenerik);Uluslararasi düzeyde kabul edilen ve kodekslerde kullanilan ilaç
adlaridir.Morfin,klorpromazin,ampisilin genel adlara örnektir.Farmakolojide en çok ilaçlarin genel adlari
kullanilir.
     Kodeks (farmakope);Ilaç hazirlamakta kullanilan ham maddelerin standartlarini belirten ve farmasötik
sekilleri tanimlayan resmi kitaplardir.Son Türk Kodeksi 1974 yilinda yayinlanmistir.Ulusal farmakopeler
yaninda uluslararasi farmakopeler de bulunmaktadir.
     Ticari ad;ilaci imal eden kurulusun kendi ürününe verdigi addir.Ticari mallardaki markaya benzer.Ayni
ilaçtan hazirlanmis,ticari adi farkli çok sayida ilaç ayni anda piyasada bulunabilir.
1.3 Ilaçlarin kaynaklari
1.3.1 Dogal kaynaklar
1.3.1.1 Bitkiler
     Eski devirlerde ilaçlarin neredeyse tamamina yakin kismi bitkilerden hazirlaniyordu.Ancak son 60-70
yil içinde kimya bilimindeki gelismelerin teknolojiye uygulanmasi sonucu ilaç olarak kullanilabilecek çok
sayida sentetik madde hazirlanmis ve bunun sonucunda bitkisel ilaçlarin tüm ilaçlar içindeki orani
azalmistir.Bununla       birlikte    günümüzde        bitkisel ilaçlarin    öneminin      tamamen  kayboldugu
sanilmamalidir.Bitkisel ilaçlar halen tedavide daha ziyade saf bilesikler seklinde kullanilmaktadir.Bitkilerin
farmakolojideki önemleri bunlarin çok farkli yapilarda ve çok çesitli maddeler tasimalarindan
kaynaklanir.Bu maddelerin en önemlilerine bir göz atalim:
     Alkaloidler;amin azotu tasiyan,alkali karakterli,genellikle baz sekli suda çözünmeyip organik
çözücülerde çözünen,mineral asidlerle olusturduklari tuzlari ise genellikle suda çözünen
maddelerdir.Farmakoloji           açisindan         bitkilerde     bulunan          en      önemli   maddeler
alkaloidlerdir.Morfin,atropin,fizostigmin alkaloidlere örnek olarak gösterilebilir.
3


        Glikozidler (heterozidler),Moleküllerinde seker ile seker olmayan bir kisim tasirlar.Seker olmayan
   kisma aglikon veya genin denir.Glikozidlerin farmakodinamik etkisi aglikon'dan kaynaklanir.Seker kismi
   ise maddenin farmakokinetik özelliklerini etkiler.Dijitoksin ve digoksin glikozid sinifindan bilesiklerdir.
        Uçucu yaglar;Bunlara esans adi da verilir.Suda çözünmeyen,organik çözücülerde çözünen,kendine
   mahsus kokulari olan maddelerdir.Daha ziyade çiçek ve meyvalarda bulunmakla birlikte bitkilerin diger
   kisimlarinda da bulunabilirler.Nane esansi,kekik esansi ve gül yagi bunlara örnek olarak gösterilebir.
        Sabit yaglar;Gliserin ile yag asidlerinin birlesmesinden meydana gelen maddelerdir.Suda
   çözünmez,organik çözücülerde çözünürler.Daha ziyade tohum ve meyvalarda bulunurlar.
   Tanenler;astrenjan etki yaparlar.Bitkilerde yaygin olarak bulunurlar.Mese palamutu ve mese mazisi tanen
   bakimindan zengindir ve bu ürünler tanen elde etmekte kullanilir
       .Bazi sentetik ilaçlarla tedavide kazanilan basarilar son elli-altmis yil içinde çogu tip çevrelerinde
   bitkisel ilaçlarin artik demode oldugu fikrini yerlestirmisse de yakin zamanlarda gerek tip çevrelerinde
   gerekse halk arasinda bitkilerle tedavinin yeniden ilgi çektigini görmekteyiz. Bunun nedenleri arasinda
   sentetik ilaçlarin her hastaligin tedavisinde yeterli basariyi gösterememesi ve bu ilaçlarin tehlikeli yan
   etkilerinden pek çogunun ancak ilacin yaygin bir sekilde kullanilmaya baslamasindan sonra ortaya
   çikmasidir.Halbuki halk ilaci olarak kullanilmis olan bir bitkisel ilacin bilinmeyen bir yan etki yapmasi
   genellikle söz konusu olmaz.Bitkilerle tedaviyi anlatan terimlerden fitoterapi,bilimsel olarak arastirilmis ve
   etkinligi modern tibbin kabul edecegi yöntemlerle kanitlanmis bitkilerle yapilan tedaviyi anlatir.Herbal
   tedavi ise tecrübeye dayanarak yani ampirik olarak yapilan bitkisel tedaviyi anlatir.

   1.3.1.2 Hayvanlar ve insanlar
      Hayvanlardan genellikle hormon ve enzim tipindeki ilaçlarla antitoksinler elde edilir.Bunlara örnek olarak
   tirod hormonu,sigir ya da domuz insülini,sindirim enzimleri,safra asidleri,akrep,yilan,tetanoz antitoksinleri
   gösterilebilir.Insanlardan elde edilen en önemli ilaçlar kan ve kan ürünleridir (insan plazmasi,insan
   albümini,imün globulinler gibi).Bunlardan baska insanlardan hormon ve enzim tipinden ilaçlar da elde
   edilir.Insan menopozal gonadotropini,postmenopozal dönemdeki kadinlarin idrarindan;ürokinaz ise insan
   böbrek hücre kültürlerinden elde edilir. Bu son söyledigimiz ilaç biyoteknolojik yöntemle de elde
   edilmektedir.

1.3.1.3 Mikroorganizmalar
    Çesitli antibiyotikler ve B 12 vitamini mikroorganizmalardan elde edilir. Antibiyotiklerin bir bölümü daha
   sonra sentetik olarak da yapilmistir.
     DNA rekombinasyonu ya da gen teknolojisi yönteminin bulunmasindan sonra mikroorganizmalar ilaç elde
   edilmesinde yeni bir önem kazanmistir.Günümüzde mevcut kimyasal yöntemlerle sentezi mümkün
   olmayan protein yapisindaki ilaçlardan bazilari bu yöntemle elde edilmektedir.Bunlara örnek olarak insan
   insülinini,insan büyüme hormonunu,insan eritropoietinini ve koloni stimüle edici faktörleri örnek
   gösterebiliriz.

1.3.1.4 Anorganik maddeler ve mineraller
   Iyod,sodyum klorür,talk,magnezyum oksid,magnezyum sulfat ve bu gibi maddelerdir.

1.3.2 Sentetik maddeler
    Kimya tekniklerinin gelismesine bagli olarak son 70-80 yil içinde çok sayida madde sentez edilmis ve
   bunlarin bir bölümü ilaç olarak kullanilma imkani bulmustur.Kimyasal yöntemlerle elde edilen ilaçlarin bir
   bölümü tamamen sentez yolu ile elde edilir,bir bölümü ise dogal kaynaklardan elde edilen molekül
   üzerinde bir takim kimyasal degisiklikler yapilarak kazanilir.Bu son söyledigimiz maddelere yarisentetik
   maddeler denir. Günümüzde tedavide kullanilan çok sayida penisilin türevinden ikisi disindakiler
   yarisentetik maddelerdir.Daha önce dogal kaynaktan elde edilen maddelerin de bir bölümünün sentetik
   olarak yapilabilmesi zamanla mümkün olmaktadir.Mesela kloramfenikol isimli antibiyotik günümüzde
   sentetik olarak üretilmektedir.
4

1.4.1 Drog reseptörleri
    Bir drogun etkisini gösterebilmesi için bu drogun baglanmasinin ya da iliskiye girmesinin gerekli oldugu
   makromoleküllere drog reseptörleri denir.Drog reseptörleri baslangiçta droglarin etkilerini açiklayabilmek
   için hipotetik olusumlar olarak ortaya atilmis,daha sonralari bunlardan bazilarinin izolasyonu ve yapay
   membranlara yerlestirilerek islev yaptiklarinin gösterilmesi mümkün olmustur.Drog reseptörlerinin büyük
   bir çogunlugu protein yapisindadir,sitotoksik ya da sitostatik etkili bazi droglarin reseptörleri ise n   ükleik
   asidlerdir.Drog reseptörleri organizmanin çesitli fonksiyonlarinin yapilmasinda rol alir.Endojen etkili
   maddelerin bu reseptörleri uyarmasi hem biyolojik uyaranin hücreyi etkilemesine hem de uyarinin
   büyütülmesine yarar.Drog reseptörleri ile iliskiye giren ya da onlara baglanan maddelere ligand
   denir.Drogun reseptöre baglanmasi bir etki olusmasina yol açiyorsa bu drog reseptör agonisti bir
   drogdur.Endojen etkili maddelerin hepsi agonist özelliktedir.Bazi droglar ise reseptöre baglanmakla birlikte
   bu baglanma bir etki olusmasina yol açmaz,aksine böyle droglarin reseptöre baglanmasi agonist drogun
   reseptöre baglanmasini baskilar,böyle droglara da reseptör antagonisti droglar denir.Organizmada
   reseptör antagonisti drog yapilmaz.Parsiyel agonistler reseptörü uyarmakla birlikte olusturduklari
   maksimum etki agonistlerden yani tam agonistlerden daha düsüktür.Parsiyel agonistler birlikte
   uygulandiklarinda tam agonistlerin etkilerini antagonize ederler.Diger bir agonist grubu ters
   agonistlerdir.Ters agonistler de reseptörü uyarirlar,ancak olusan etki agonistin yaptigi etkinin tersi bir
   etkidir.Droglar organizmada reseptör özelligi tasimayan bazi makromoleküllere de baglanirlar.Droglari
   baglayan ancak reseptör özelligi tasimayan makromoleküllere drog akseptörleri denir.Bir reseptör bir grup
   drog tarafindan etkilenebilecegi gibi ayni drog birden fazla reseptörü de etkileyebilir.Örnek olarak kolinerjik
   müskarinik reseptör ya da kisaca müskarinik reseptör asetilkolin,pilokarpin ve müskarin tarafindan
   uyarilabilir.Difenhidramin hem histamin H reseptörlerini hem de müskarinik reseptörleri bloke eder.Ayni
                                                  1
   drog reseptörü farkli reseptör agonistleri tarafindan da uyarilsa sonuçta ayni etki ortaya çikar.
    Drog reseptörlerinin siniflandirilmasi farmakodinamik,moleküler biyolojik yöntemlerle yapilabilecegi gibi
   reseptörün hücredeki konumuna göre de yapilabilir.Farmakodinamik siniflandirma reseptörü uyaran ve
   bloke eden droglara göre yapilir.Asetilkolin tarafindan uyarilan reseptörlere kolinerjik reseptörler
   denir.Kolinerjik reseptörlerin bir bölümü nikotin tarafindan uyarilir,bu reseptörlere kolinerjik nikotinik
   reseptörler denir.Kolinerjik reseptörlerin bir bölümü ise müskarin tarafindan uyarilir,bunlara da müskarinik
   reseptörler denir.Nikotinik reseptörlerin bir bölümü d-tübokürarin tarafindan antagonize edilir,bu
   reseptörler nikotinik reseptörlerin NM tipini temsil eder.Nikotinik reseptörlerin diger bir bölümü ise
   hekzametonyum tarafindan antagonize edilir.Bu reseptörler ise N reseptörler olarak adlandirilir.Moleküler
                                                                            N
   biyolojik yöntemde reseptör proteininin yapisi aydinlatilarak reseptörler siniflandirilir,ayrica bazi
   reseptörlerin bu yöntemlerle sentezi de basarilmistir.Drog reseptörlerinin ve alt tiplerinin bulunmasi daha
   spesifik etkili ilaçlarin bulunmasini sagladigindan bu alanda çalismalar çok yogun bir sekilde devam
   etmektedir.Reseptörlerin hücredeki konumlarina göre siniflandirilmasinda su reseptör gruplari ortaya
   çikar:A)      Intraselüler   reseptörler;bu      gruptaki     reseptörlerin      ligandi     lipofilik droglardir
   (kortikosteroidler,cinsiyet hormonlari,D vitamini ve tiroid hormonlari).Bu reseptörler sitosolde çözünmüs
   protein yapisindaki reseptörlerdir.B) Membran reseptörleri iyon kanallarina kenetli reseptörler, enzime
   kenetli reseptörler ve G-proteinlerine kenetli reseptörler olmak üzere üçe ayrilir.
     Drog reseptörleri farmakodinamik etkilerin büyük bir çogunlugunun olusmasindan sorumlu olmakla birlikte
   her farmakodinamik etkinin drog reseptörleri araciligi ile olustugunu söyleyemeyiz.Bazi etkilerin ortaya
   çikmasinda         reseptör disi mekanizmalar da rol oynayabilir.Bunlara örnek olarak antasidler,bazi
   laksatifler,iyonlar ve antimetabolitler gibi droglari gösterebiliriz.

1.5 Droglarin etki mekanizmalari
   Etki mekanizmasi deyiminden drogun etkisini gösterirken hangi biyokimyasal ya da fizyolojik olayi
   etkiledigi sorusunun cevabi arastirilir.Bir ilacin tedavide kullanilirken mutlaka etki mekanizmasinin
   bilinmesi sart degildir.Yüz yildan beri kalp yetmezliginin tedavisinde kullanilan dijital'in etki
   mekanizmasinin ancak yakin bir zamanda aydinlatilabilmis olmasi buna örnektir.Droglar etkilerini asagida
   gösterilen mekanizmalardan biri ile olustururlar.
5

1.5.1 Drogun nonspesifik özelligi
     Bagirsaktan fazla emilmeyerek lümen içinde kalan ozmotik etkili maddeler lümen içinde suyu tutarak
   bagirsak çeperinin gerilmesine ve dolayisiyla peristaltizmin siddetlenmesine neden olurlar.Na2SO 4 ve
   MgSO4’in pürgatif etkileri bu sekilde meydana gelir. Ozmotik etkili diüretiklerin ve antasidlerin etkileri de
   nonspesifik özelliklerden kaynaklanir.
1.5.2 Drog reseptörleri ile etkilesim
     Organizma çesitli fonksiyonlarini düzenlemek için reseptörlerden yararlanir.Bu reseptörleri uyaran droglar
   etki olusturabildikleri gibi reseptör blokörleri de -organizmada bu reseptörle ilgili tonik b etki bulunmasi
                                                                                                   ir
   durumunda- bir etki gösterebilirler.Bu son söyledigimiz türdeki etkilere indirekt etki diyoruz.
1.5.3 Enzimler üzerinden etki
    Fizostigmin,asetilkolin esteraz enzimini inhibe ederek asetilkolin'in etkisinin siddetlenmesine neden
   olur.Enalapril,anjiotensin dönüstürücü enzimi inhibe ederek organizmada anjiotensin II olusumunu azaltir.
1.5.4 Antimetabolit olarak etki
    Organizma yasamak için gerek duydugu maddelerin çogunu kendi sentez eder.Bazi maddeler
   organizmanin sentez ettigi bir maddenin yapimini bozabilir.Böyle maddelere antimetabolit denir.Örnek
   olarak protrombin sentezi gösterilebilir.Protrombin sentezi sirasinda K vitamini kullanilir.Kumarin
   türevleri,K vitamininin antimetabolitidir,bu maddeler protrombin yapimini engelleyerek kan pihtilasmasini
   inhibe ederler.Benzer bir durum sulfonamidlerin bakteri üremesini durdurmasinda da görülür.Folik asid
   hücrenin çogalmasi için gerekli bir maddedir.Bazi bakteriler folik asidi kendileri sentez ederler,bu sentezi
   yaparken          de     paraaminobenzoik         asidi    (PABA)       kullanirlar.Sulfonamidler   PABA'nin
   antimetabolitidir,bakteride folik asid sentezini bozarak bakteri üremesini engellerler.
1.5.5 Endojen etkin maddelerle etkilesim
     Efedrin sinir uçlarinda depolanmis noradrenalini açiga çikarak,rezerpin sinir uçlarinda noradrenalin ve
   diger bazi maddelerin depolanmasini bozarak,hemikolinyum ise asetilkolin'in sentezini engelleyerek etkili
   olurlar.
1.5.6 Hücre membraninda tasima olaylarina etki
    Dijital bilesikleri sodyum iyonunun hücre içinden disari tasinmasini baskilayarak,omeprazol ise mide
   paryetal hücrelerinden mide lümeni içine hidrojen iyonlarinin atilisini engelleyerek kendi etkilerini
   gösterirler.
1.5.7 Iyon kanallarina etki
      Lokal anestezikler hücre içine Na+ tasinmasini bloke ederek hücrenin uyarilmasini engellerler,kalsiyum
                                                                                                                -
   kanal blokörleri hücre içine Ca++ girisini baskilayarak vazodilatör etki yaparlar,barbitüratlar ise Cl
   kanallarinin açik kalma süresini uzatarak hücrede hiperpolarizasyona neden olurlar.

1.6 Doz (konsantrasyon)-etki iliskileri
     Farmakodinamik etki drogun biyofazdaki konsantrasyonu ile orantilidir.Drogun etkisini gösterdigi nokta ile
   dogrudan iliskisi olan sivi kompartmanina biyofaz denir.Biyofazdan örnek alarak incelemek çogu durumda
   mümkün olmadigindan intakt canlida biyofazdaki drog konsantrasyonu drogun dozu ile,izole orgarlarda
   ise besleyici çözelti içindeki konsantrasyonu ile ayarlanir.Farmakolojide doz ya da konsantrasyonla cevap
   arasindaki iliskiler doz ya da konsantrasyon-cevap egrileri üzerinden incelenir.Bu egrilerin tipi cevabin
   özelligine ve kullanilan skalaya göre degisiklikler gösterdiginden cevap tiplerinin gözden geçirilmesi
   gerekir.
1.6.1 Graded response (dereceli cevap)
   Ölçülerek degerlendirilendirilen cevaplardir.Bir izole bagirsak parçasinin kasilmasi,arter basincinin
   düsmesi,uyku süresi gibi.Bu tip cevaplarda doz ya da konsantrasyon aritmetik skalada apsise,cevaplar
   ordinata yazilirsa doz-cevap egrisi bir hiperbol seklinde olur.Apsise konan degerler logaritmik skalada
   yazilirsa egri sigmoid biçimini alir.Bu sigmoid egrinin maksimum cevabin %25-%75'i arasinda kalan kismi
   bir dogru parçasina çok yakindir ve az bir hata ile dogru olarak kabul edilebilir.Dogrularla çalismak çok
   daha kolay oldugu için logaritmik skala tercihen kullanilir.
1.6.2 Quantal response (hep ya da hiç biçimde cevap)
     Ölüm,bas agrisi ya da kusma olup olmamasi,anestezi olusup olusmamasi gibi sayilarak degerlendirilen
   cevaplardir.Bu durumda dozlar aritmetik skalada apsise,cevaplar ordinata yazilirsa sigmoid biçiminde bir
   egri elde edilir.Apsise logaritmik degerler konulursa sigmoid egri dogruya daha fazla yaklasir.Bu nedenle
   bu tipteki cevaplarda da apsiste logaritmik skala tercih edilir.
6

1.6.3 Minimal,maksimal ve medyan efektif doz
      Bir canliya uyguladigimiz doz o kadar küçük olabilir ki canlida hiçbir etki göremeyez.Dozu yavas yavas
    artirirsak çok az derecede de olsa bir etki görülmeye baslar.Iste etki yapan bu en küçük doza minimal
    efektif doz denir.Dozu bu degerden itibaren artirdikça etki de artar,ancak canli sistemin cevap verme
    sinirindan sonra dozu daha da artirsak cevapta bir artis gözleyemeyiz.Sistemde en fazla cevap olusturan
    en küçük doza maksimal efektif doz denir.Sistemin %50 cevabina karsilik gelen yani maksimal cevabin
    yarisini olusturan doza m      edyan efektif doz denir ve ED50 simgesi ile gösterilir.Eger cevap olarak ölüm
    aliniyorsa o zaman bu degere medyan letal doz denir ve LD50 simgesi ile gösterilir. LD50drogun etkinliginin
    ölçüsüdür ve çok önemli bir farmakodinamik parametredir.
1.6.4 Terapötik marj (tedavi indeksi)
         Terapötik marj,doza bagli olan toksik etkileri ortaya çikarmadan ilacin tedavide kullanilabilecegi doz
    sinirlarini belirtir.Bir ilacin terapötik marji ne kadar genisse tedavide güvenilirligi de o kadar fazla
    olur.Terapötik marjin rakamlarla ifadesi tedavi indeksi ile yapilir.Tedavi indeksi deneysel farmakolojide
    LD50/ED50 seklinde hesaplanir.Ancak bu oran ilacin terapötik ve toksik etkileri ile ilgili doz-cevap egrilerinin
    birbirine paralel olmasi durumunda uygun sonuç verir. Böyle degilse LD 1/ED99 orani daha
    kullanislidir.Tedavi indeksi klinikte de hesaplanabilir.Bunun için toksik etkiye ait doz-cevap egrisi ve
    terapötik etkiye ait doz-cevap egrilerinden yararlanilarak TD 50/ED50 ya da TD 1/ED99 oranlari
    belirlenir.Alerjik etkiler gibi dozla yakindan iliskisi olmayan toksik etkileri öngörme yönünden tedavi
    indeksinin bir önemi yoktur.
 1.6.5 Potens ve efikasite
       Bu iki kavramdan potens benzer etkili droglarin dozlarini karsilastirir.Ayni etkiyi olusturmak için gerekli
    dozu daha küçük olan drog daha potenttir.Insanda ayni derecede analjezik etki s.c. 10 mg morfin ya da 1
    mg oksimorfon ile saglanabilir.Buna göre oksimorfon morfine göre 10 defa daha potenttir.Efikasite ise
    benzer etki yapan droglarin etkinliklerini karsilastirir.Maksimum efektif dozda uygulandiginda etkisi daha
    fazla olan drogun efikasitesi daha fazladir.Analjezik etki yapan aspirin ve morfini karsilastiracak olursak
    maksimum efektif dozda da kullansak aspirin ile siddetli agrilari dindiremeyiz.Morfin ise yerli dozda
    verildiginde en siddetli agrilari bile dindirebilir.Bu nedenle morfinin analjezik olarak efikasitesi aspirinden
    daha fazladir.Klinik uygulamada bir drogun daha potent olmasi tek basina hiç bir önem tasimaz.Hastaya
    verilen 1 mg oksimorfon ile 10 mg morfinin yan tesirleri de tamamen birbirine esittir ve bundan dolayi
    oksimorfonun morfine göre bir üstünlügü yoktur.Diger taraftan efikasitesinin fazla olmasi bir drog için
    avantaj olabilir.Çünkü efikasitesi düsük bir drogun yetersiz oldugu bir durumda efikasitesi yüksek bir drog
    etkili olabilir.

1.7 Droglarin etkilerini degistiren faktörler
   Asagida bahsedilecek faktörler droglarin etkilerini kantitatif ya da kalitatif bakimdan degistirebilirler.
1.7.1 Canli türü
     Bir drogun etkisi çesitli canli türlerinde benzer olabildigi gibi farkli da olabilir.Morfin;fare,siçan,insan gibi
   çesitli memeli türlerinin hepsinde de analjezik etki yapar.Buna karsilik morfinin davranisa etkileri
   bakimindan çesitli hayvan türleri arasinda çok önemli farklar vardir.Morfin,farede hiperkinezi ve kuyruk
   ereksiyonu,siçanda katatoni,köpekte sedatif ve hipnotik etkiler yaparken kedide hipereksitasyon ve
   çilginlik olusturur.Diger taraftan 20 g'lik bir kurbagayi morfinle zehirlemek için ona 70 kg'lik bir insani
   zehirleyecek dozda morfin vermek gerekir. Penisilinlerin pnömokoklari imha ederken mikobakterilere hiç
   bir etkilerinin olmamasi da bu konuda diger bir örnek olabilir.
1.7.2 Vücut agirligi
    Özellikle ilacin dozaji bakimindan önemlidir.Farmakoloji ve tedavi literatürlerinde tavsiye edilen dozlar orta
   boyda,orta yasta ve 70 kg agirliginda bir eriskin için bulunan dozlardir.Bu nedenle l00 kg agirligindaki bir
   kisi ile 50 kg agirligindaki bir kisiyi hiç bir zaman ayni dozla tedavi etmemeye kalkmamalidir.Doz
   ayarlamasinin vücut agirligina göre yani mg/kg,g/kg gibi ya da vücut yüzeyine göre mg/m 2,g/m 2 seklinde
   yapilmasi daha dogru bir yaklasima imkan verir.Ancak hastanin asiri kilolari yag fazlaligindan ileri
   geliyorsa doz ayarlamasinda bu husus göz önüne alinarak hesaplama ideal agirlik üzerinden
   yapilmalidir.Yag dokusu dagilim ve biyotransformasyon gibi farmakokinetik özellikleri bakimindan
   nispeten inaktif durumda oldugundan fazla yagli kisilere vücut agirligina oranlanarak ilaç verilmesi dozun
   fazla gelmesine neden olabilir.
7

1.7.3 Yas
    Yeni ilaçlar gelistirilirken bunlarin denenmesi prensip itibariyle genç ya da orta yasli eriskinlerde yapilir.
   Bebeklerde,çocuklarda ve yaslilarda drog etkinliginde degisiklikler gözlenebilir. Eriskin dozunu çocuklara
   uyarlamak için bir takim formüller ortaya atilmis olmakla birlikte bu konuda tam olarak güvenilecek bir
   formül yoktur. En iyisi çocuk dozunu –elde mevcutsa- özel cetvellerden yararlanarak bulmaktir.Geçmiste
   eriskin dozununun vücut agirligina oranlanarak verilmesinde ölümle sonuçlanan durumlar ortaya çikmistir.
    Çesitli faktörler bebeklerde drog etkisinde farkliliklar olusmasina katkida bulunur. A) Bebeklerde ve
   özellikle prematürelerde droglarin biyotransformasyonlarini yapan enzimler yeterli degildir. B) Derinin ince
   olmasi bazi droglarin deriden hizla emilmesine ve toksik etkiler olusturmasina yol açabilir. Bebek temizlik
   ürünlerine katilan hekzaklorofen isimli antiseptik maddenin cildden emilmesine bagli olarak çok sayida
   zehirlenme vakalari görülmüs ve bu madde bir çok ülkede kullanimdan kaldirilmistir. C)Yeni doganda
   kan-beyin engeli henüz olgunlasmamistir. D) Bu yas grubunda plazma proteinlerinin drog baglama
   kapasitesi düsüktür. E) Yeni doganda ve bebeklerde böbrek itrah fonksiyonu da eriskinlerden daha
   düsüktür. Yukarda özetlenen ve farmakokinetik parametrelerde degisiklikler olusturan bu faktörlerden
   baska çocuklarda farmakodinamik degisiklikler de görülebilir. Örnek olarak eriskinlerde sedatif etki yapan
   antihistamainikler çocuklarda hiperaktivite yapabilir.
     Yaslilarda da vücut yagsiz agirliginin azalmasina karsilik yag oraninin artmasi,serum albumin düzeyinin
   ve total vücut suyunun azalmasi,karaciger kan akiminin ve bazi enzimlerin etkinliginin azalmasi gibi
   faktörler drog etkinliginin degismesinde rol alir. Yaslilar özellikle SSS’ni deprese eden droglara karsi daha
   duyarli olurlar. Yaslilar fazla ilaç kullanan bir gruptur. Bunlari ilaçlarin istenmeyen etkilerinden korumak
   için mümkün olan en az sayidaki ilaçla ve mümkün olan en küçük dozlarla tedavilerini yapmak gerekir.
1.7.4 Patolojik durum
     Eliminasyon yapan organlarin,özellikle karaciger ve böbrekler, fonksiyonlarini gerektigi gibi yapamamalari
   durumunda organizmada drog konsantrasyonu toksik etkiler yapacak düzeylere ulasabilir. Ayrica kronik
   glomerulonefrit, nefroz ve karaciger yetmezligi gibi durumlarda droglari baglayacak plazma proteinleri de
   azalmis durumda oldugundan droglarin serbest fraksiyonu fazlalasmis bulunur. Bu durum da droglarin
   toksisitesini artirici yönde etki eder.
    Yukarda özetlenen bu farmakokinetik karakterli degisimlerden baska çesitli hastalik durumlarinda drogun
   istenmeyen etkileri siddetlenmis bir biçimde karsimiza çikabilir ve bu durum da hastanin bazi ilaçlarla
   tedavisini imkansizlastirabilir. Hastada daha önceden mevcut olan bir patolojik duruma bagli olarak ters
   drog etkileri ile karsilasilmasina intolerans = dayaniksizlik denir. Bu sekilde prostat hipertrofisi olanlar
   parasempatolitiklere, solunum fonksiyonu bozuk olanlar morfin ve diger opyoidlere, bronsiyal asthmasi
   olanlar betablokörlere dayaniksiz olurlar.
1.7.5 Cinsiyet
    Kadinlar genellikle erkeklere göre daha ufak yapidadirlar ve vücutlarinda yag orani daha fazladir. Bu
   durumlarin doz hesabinda dikkate alinmasi gerekebilir.
1.7.6 Verilis yolu
    Verilis yolu droglarin etkisinde önemli degisiklikler yapabilir. Parenteral kullanilan droglar genel olarak oral
   yoldan alinan droglara göre daha çabuk absorbe olurlar. Peptid yapisindaki droglar gastrointestinal
   kanalda parçalanacagi için oral yoldan verildigi takdirde etki göstermez. Çok iyonize olan droglar
   gastrointestinal kanaldan güç emilip böbreklerle çabuk atilacagi için oral yoldan alindiklarinda ya kürar
   örneginde oldugu gibi hiç etki yapmaz ya da neostigmin örneginde oldugu gibi oral ve paranteral dozlari
   arasinda önemli derecede fark bulunur ki bu dozlar sirasiyla 15 mg ve 1 mg’dir.
1.7.7 Verilis zamani
    Uyku ilaçlarinin kisinin alisik oldugu uyku saatlerinde verilmesi etkisini kolaylastirir. Buna karsilik
   sersemlik ve uyku olusturan ilaçlarin kisinin aktif oldugu saatlerde verilmesi rahatsizlik yapabilecegi gibi is
   kazalarina da neden olabilir. Drogun aç ya da tok karna alinmasi absorpsiyonunu ve dolayisi ile etkisini
   degistirebilir. Ilacin yemeklerden yarim saat öncesine kadar ya da iki saatten daha sonra alinmasi
   durumunda ilaç aç karna alinmis sayilir. Yemek arasinda ya da yemekten hemen sonra alinirsa tok karna
   alinmis olur. Genel olarak aç karna ve bol su ile alinan ilkaçlar en çabuk bir sekilde emilir. Ancak
   dissolüsyonu için safra salgisi geraken ilaçlar tok karna alindiklarinda daha iyi absorbe olurlar. Mideyi irite
   edebilecek ilaçlarin da tok karna verilmesi bunlarin irite edici etkilerini azaltabilir.
8

1.7.8 Genetik faktörler
    Drog etkisinin olusumunda çok önemli rolü olan reseptörler ve enzimlerin yapisinda genetik farkliliga bagli
   olarak bir takim degisiklikler olabilir ve bu degisiklikler de sonuçta drogun etkisine yansir. Bununla ilgili
   hususlara Farmakogetik konusunda dginilecektir. Farmakogenetik genetik farkliliga bagli olarak drog
   etkisindeki degisimleri inceler ve bu degisikliklere göre bireyleri siniflandirir.

1.7.9 Varyabilite = Biyolojik degiskenlik
    Görünüse göre aralarinda hiçbir fark olmayan bireylere ayni yoldan, ayni dozda drog uygulanmasi
   durumunda       etkinin tamamen ayni olmamasi demektir. Bu bakimdan drog kullanilarak yapilan
   çalismalarin biyoistatistik yöntemlerle degerlendirilmesi, ilaç uygulanan hastalarin da izlenerek gerekli doz
   ayarlamalarinin yapilmasi gerekir

1.7.10 Tolerans
    Bazi droglar bir süre kullanildiktan sonra etkileri azalmaya baslar. Bu durumda drogun dozunu artirarak
   baslangiçtaki etkiyi elde edebiliyorsak droga karsi tolerans olusmus demektir. Tolerans olusum
   mekanizmasina göre baslica iki gruba ayrilir: Farmakokinetik toleransin nedeni enzim indüksiyonudur.
   Farmakokinetik tolerans gelismesi durumunda drogun plazma düzeyi azalir ve dolayisiyla drogun bütün
   etkilerine karsi tolerans gelisir. Farmakokinetik toleransin mekanizmasi henüz iyice anlasilamamistir. Bu
   durumda drogun bazi etkilerine karsi tolerans olurken bazilarina karsi olmayabilir (kismi tolerans).
   Tolerans olusmasi için gereken sartlar: 1) Drogun cinsi önemlidir. Çogu droga karsi tolerans gelismez.
   2)Her droga göre degismek üzere kullanim sikligi, kullanim süresi ve doz da tolerans olup olmayacagini
   belirleyen faktörlerdendir. Tolerans olusumu reversibl bir durumdur. Drogu biraktiktan bir süre sonra
   tolerans da ortadan kalkar.

1.7.11 Tasifilaksi
    Kisa araliklarla uygulanan bazi droglarin etkileri giderek azalir, ancak drogun dozunun artirilmasi ile
    baslangiçtaki etkiye ulasilamaz. Bu duruma tasifilaksi diyoruz.

1.7.12 Reseptör regülasyonu
    Dokunun agonistle uzun süre temasta kalmasi sonucu dokudaki reseptör yogunlugunun azalmasina
   down-regulation denir, drog etkisinin azalmasina yol açar. Bronsiyal asthma’nin ß reseptör
   agonistleri ile tedavisinde zamanla drogun bronkodilatör etkisinin azalmasinda bu olayin katkisi
   vardir. Bazi antagonistler ise dokuda reseptör yogunlugunun artmasi yol açarlar bu duruma da
   up-regulation adi verilir. Dokunun agoniste duyarliligini artirir.

1.7.13 Desansitizasyon
   Dokunun agonistle temasta kalmasi sirasinda agonistin etkinliginin ortadan kalkmasi durumudur.
   Desansitizasyon ya da duyarsizlanma denilen bu durumun ortaya çikma sebeplerinden biri
   reseptör molekülünün uzaydaki tertiplenme seklinin degismesi olabilir. Kolinerjik nikotinik
   reseptör desansitize olmaya çok yatkindir. Bunun sonucu olarak nöromüsküler kavsakta
   asetilkolin’in parçalanmadan kalmasi iskelet kasinda felç olusturabilir.

Contenu connexe

Tendances

Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Sinir1
Sinir1Sinir1
Sinir1buse74
 
Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Sitokinler ve insülin direnci
Sitokinler ve insülin direnciSitokinler ve insülin direnci
Sitokinler ve insülin direncigökcen iplikçi
 
Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
HEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMA
HEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMAHEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMA
HEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMAnandacepte.org
 
Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar 71-
Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar  71-Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar  71-
Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar 71-Buse Akyıldız
 
Ortopedik.rehabilitasyon: omuz
Ortopedik.rehabilitasyon: omuzOrtopedik.rehabilitasyon: omuz
Ortopedik.rehabilitasyon: omuzconsultant
 
Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantı
2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantı2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantı
2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantıMuhammed Arvasi
 

Tendances (20)

Biyokimya: Lipidler
Biyokimya: LipidlerBiyokimya: Lipidler
Biyokimya: Lipidler
 
Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Lab (kan dokusu) (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Kas Dokusu
Kas DokusuKas Dokusu
Kas Dokusu
 
Transkripsiyon
TranskripsiyonTranskripsiyon
Transkripsiyon
 
Sinir1
Sinir1Sinir1
Sinir1
 
Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Farmakokinetik (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tiroid fizyolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Sitokinler ve insülin direnci
Sitokinler ve insülin direnciSitokinler ve insülin direnci
Sitokinler ve insülin direnci
 
Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kemik tümörleri (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
ventilasyon perfüzyon ilişkisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
HEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMA
HEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMAHEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMA
HEMŞİRELİK TANILARI ve TANI YAZMA
 
Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar 71-
Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar  71-Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar  71-
Yan karıncıklar, beyin zarları ve dural sinus'lar 71-
 
Ortopedik.rehabilitasyon: omuz
Ortopedik.rehabilitasyon: omuzOrtopedik.rehabilitasyon: omuz
Ortopedik.rehabilitasyon: omuz
 
Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ataksi yürüme bozuklukları(fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Organik biyokimya
Organik biyokimyaOrganik biyokimya
Organik biyokimya
 
Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Paratiroid (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Romatoid Artrit
Romatoid ArtritRomatoid Artrit
Romatoid Artrit
 
Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kardiyak belirteçler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Serebral palsi
Serebral palsiSerebral palsi
Serebral palsi
 
2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantı
2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantı2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantı
2013 1 2 hücre iskeleti- hücreler arası bağlantı
 

En vedette (14)

Stres
StresStres
Stres
 
Psikopatoloji
PsikopatolojiPsikopatoloji
Psikopatoloji
 
Genetik hastalıklar
Genetik hastalıklarGenetik hastalıklar
Genetik hastalıklar
 
Tıp sözlüğü
Tıp sözlüğüTıp sözlüğü
Tıp sözlüğü
 
Ilk yardim
Ilk yardimIlk yardim
Ilk yardim
 
Biyokimya terimleri sozlugu
Biyokimya terimleri sozluguBiyokimya terimleri sozlugu
Biyokimya terimleri sozlugu
 
Fizyoloji 01
Fizyoloji 01Fizyoloji 01
Fizyoloji 01
 
Histoloji calisma-metodlari
Histoloji calisma-metodlariHistoloji calisma-metodlari
Histoloji calisma-metodlari
 
Genetiğe giriş
Genetiğe girişGenetiğe giriş
Genetiğe giriş
 
Translasyon
TranslasyonTranslasyon
Translasyon
 
Biyoistatistik
BiyoistatistikBiyoistatistik
Biyoistatistik
 
Stres sunumu
Stres sunumuStres sunumu
Stres sunumu
 
Anatomi ozetnot
Anatomi ozetnotAnatomi ozetnot
Anatomi ozetnot
 
Anatomiye giris ve temel kavramlar
Anatomiye giris ve temel kavramlarAnatomiye giris ve temel kavramlar
Anatomiye giris ve temel kavramlar
 

Similaire à Genel farmakoloji (16)

Farmasötik Kimya
Farmasötik KimyaFarmasötik Kimya
Farmasötik Kimya
 
şIfalı bitliler ders 4
şIfalı bitliler ders 4şIfalı bitliler ders 4
şIfalı bitliler ders 4
 
Yorum husniye
Yorum husniyeYorum husniye
Yorum husniye
 
Farmakoloji terimleri-sozluğu
Farmakoloji terimleri-sozluğuFarmakoloji terimleri-sozluğu
Farmakoloji terimleri-sozluğu
 
Tıbbi Terminoloji 4 - İlaçlar ve Terimler
Tıbbi Terminoloji 4 - İlaçlar ve TerimlerTıbbi Terminoloji 4 - İlaçlar ve Terimler
Tıbbi Terminoloji 4 - İlaçlar ve Terimler
 
Hafta 3.pdf
Hafta 3.pdfHafta 3.pdf
Hafta 3.pdf
 
Analysis of Methyl Parathion’s Accumulation Upon the Organic Compounds
Analysis of Methyl Parathion’s Accumulation Upon the Organic CompoundsAnalysis of Methyl Parathion’s Accumulation Upon the Organic Compounds
Analysis of Methyl Parathion’s Accumulation Upon the Organic Compounds
 
Van farmakope-2015 son
Van farmakope-2015 sonVan farmakope-2015 son
Van farmakope-2015 son
 
Bağımlılık yapan maddeler
Bağımlılık yapan maddelerBağımlılık yapan maddeler
Bağımlılık yapan maddeler
 
Psychiatric disorders in medical practice
Psychiatric disorders in medical practicePsychiatric disorders in medical practice
Psychiatric disorders in medical practice
 
Otizm
OtizmOtizm
Otizm
 
Bitkisel Kökenli İlaç Kullanımında Eczacının Danışmanlık Rolü
Bitkisel Kökenli İlaç Kullanımında Eczacının Danışmanlık RolüBitkisel Kökenli İlaç Kullanımında Eczacının Danışmanlık Rolü
Bitkisel Kökenli İlaç Kullanımında Eczacının Danışmanlık Rolü
 
aile_42ded (1).ppt
aile_42ded (1).pptaile_42ded (1).ppt
aile_42ded (1).ppt
 
dokap Tıbbı bitki analizleri.pdf
dokap   Tıbbı bitki analizleri.pdfdokap   Tıbbı bitki analizleri.pdf
dokap Tıbbı bitki analizleri.pdf
 
Tanıtım sunumu farmakognozi (2)
Tanıtım sunumu farmakognozi (2)Tanıtım sunumu farmakognozi (2)
Tanıtım sunumu farmakognozi (2)
 
Fonksiyonel Yiyecekler
Fonksiyonel YiyeceklerFonksiyonel Yiyecekler
Fonksiyonel Yiyecekler
 

Plus de Sema Atasever

Tümör belirleyiciler (4. dönem)
Tümör belirleyiciler (4. dönem)Tümör belirleyiciler (4. dönem)
Tümör belirleyiciler (4. dönem)Sema Atasever
 
Tibbi biyolojiye giris
Tibbi biyolojiye girisTibbi biyolojiye giris
Tibbi biyolojiye girisSema Atasever
 
Mikrobio tanı ve tedavi
Mikrobio tanı ve tedaviMikrobio tanı ve tedavi
Mikrobio tanı ve tedaviSema Atasever
 
İmmunoloji seminer
İmmunoloji seminerİmmunoloji seminer
İmmunoloji seminerSema Atasever
 
Netter histoloji solunum endokrin
Netter histoloji solunum endokrinNetter histoloji solunum endokrin
Netter histoloji solunum endokrinSema Atasever
 
Biyokimyafull ozetnot-1
Biyokimyafull ozetnot-1Biyokimyafull ozetnot-1
Biyokimyafull ozetnot-1Sema Atasever
 

Plus de Sema Atasever (11)

Tümör belirleyiciler (4. dönem)
Tümör belirleyiciler (4. dönem)Tümör belirleyiciler (4. dönem)
Tümör belirleyiciler (4. dönem)
 
Tibbi biyolojiye giris
Tibbi biyolojiye girisTibbi biyolojiye giris
Tibbi biyolojiye giris
 
Mikrobio tanı ve tedavi
Mikrobio tanı ve tedaviMikrobio tanı ve tedavi
Mikrobio tanı ve tedavi
 
İmmunoloji seminer
İmmunoloji seminerİmmunoloji seminer
İmmunoloji seminer
 
Netter histoloji solunum endokrin
Netter histoloji solunum endokrinNetter histoloji solunum endokrin
Netter histoloji solunum endokrin
 
Genel emb drerdinc
Genel emb drerdincGenel emb drerdinc
Genel emb drerdinc
 
Histolojiye giris
Histolojiye girisHistolojiye giris
Histolojiye giris
 
Genetik sözlük
Genetik sözlükGenetik sözlük
Genetik sözlük
 
Biyokimyafull ozetnot-1
Biyokimyafull ozetnot-1Biyokimyafull ozetnot-1
Biyokimyafull ozetnot-1
 
Biyofizik pratik
Biyofizik pratikBiyofizik pratik
Biyofizik pratik
 
Biofizik kitap
Biofizik kitapBiofizik kitap
Biofizik kitap
 

Genel farmakoloji

  • 1. 1 Farmakolojiye giris 1.1 Genel tanim ve kavramlar Farmakoloji ,yunanca pharmakon ve logos kelimelerinin birlestirilmesi ile olusturulmus bir kelimedir.Bunlardan pharmakon kelimesine daha ziyade çogul sekli olan pharmaka biçiminde alman farmakoloji literatürlerinde rastlanmakta ise de biz bu kelime yerine drog kelimesini kullanacagiz.Bizim kullandigimiz anlamda drog (etkin madde) "canli sistemleri etkileyen herhangi bir maddedir."Bu kelimenin ingilizcesi drug,osmanlicasi ecza,eski türkçe tip metinlerindeki karsiligi ise ot'tur.Siçan otu (As2O3) ve hamam otu (CaS ve BaS gibi toprak alkali metal sülfürleri) gibi isimlerden de anlasilacagi gibi ot kelimesi sadece odunsuz bitkileri ifade eden bir terim degildir. Farmakolojinin temel terimlerinden bir digeri ilaç'tir.Ilaç "hastaliklardan korunmak,hastaliklari teshis ya da tedavi etmek,ya da fizyolojik fonksiyonlari kisinin lehine olarak degistirmek amaciyla uygulanan her türlü madde ya da madde karisimlaridir”. Fizyolojik fonksiyonlari kisinin lehine olarak degistirme kavramina bir kaç örnek verecek olursak;gebe kalmak bir kadin için normal bir fonksiyondur.Dogum kontrol hapi ise bu fonksiyonu kisinin lehine olarak degistirmektedir. Agri duyumsama da normal bir fonksiyondur.Anesteziklerle agri duyumu ortadan kaldirilarak kisinin operasyonlar sirasinda aci çekmesi engellenebilir.Bu örneklerdeki dogum kontrol hapi ve anestezik bu uygulamalarda birer ilaçtir.Esrar kisinin algilama fonksiyonunu bozar,esrar kullanan bir kisi caddedeki küçük bir su birikintisini büyük bir g gibi öl algilar.Ancak bu fonksiyon degisikligi kisinin lehine olmadigindan bu kullanim durumunda esrar bir ilaç olarak kabul edilemez.Ilacin etki bakimindan en önemli özelligi selektivitedir.Bu terim,ilacin hedeflenen yapilarda etkisini gösterirken vücudun diger bölümlerinde etki yapmamasini ifade eder.Ancak genellikle ilacin selektifligi mutlak degil,göreceli bir sekilde ortaya çikar.Selektivite, hedeflenen yapiyi etkileyen ilaç dozu ya da konsantrasyonu ile diger yapiyi etkileyen dozun ya da konsantrasyonun karsilastirilmasi ile bulunur.Ilacin dozu artikça organizmada etkilenen yapilar da fazlalasir. Farmakolojiyi ilgilendiren diger önemli bir terim zehirdir.Zehir "canliyi rahatsiz eden,sagligini bozan ve hatta canlida hayatla bagdasmasi mümkün olmayan degisiklikler yapan maddelerdir. Farmakolojinin bu üç temel kavrami ayri ayri tanimlanmis olmalarina ragmen bunlarin birbirleri ile yakindan iliskileri vardir.(Sekil 1.) Zehirler organizmada etki olusturduklari için drog kavramina dahildirler.Ilaçlarin da çok büyük bir çogunlugu organizmayi etkiler ve drog kapsami içine girerler.Ancak az sayida olmakla beraber etkisiz oldugu halde ilaç olarak kullanilan maddeler oldugu gibi (BaSO4) ilaç hazirlanmasinda kullanilan bazi yardimci maddeler de buna örnek olabilir.Diger taraftan ilaç ile zehir arasinda kesin bir sinir çizemeyiz.Hemen hemen bütün ilaçlar yeter derecede yüksek dozda verildiklerinde zehir etkisi yapabildikleri gibi bazi durumlarda etki göstermeyecek kadar küçük dozlari ya da ilaçlara katilan yardimci maddeler de zehirleyeci etkiler yapabilir.Buna karsilik bazi zehirleri uygun dozlarda kullanarak bunlardan ilaç olarak yararlanmak mümkün olmaktadir (Güney Amerika yerlilerinin ok zehiri kürar,hava kirliliginde bulunan nitrik oksid gibi). Bu temel kavramlari ögrendikten sonra artik farmakolojinin tanimini yapabiliriz.Farmakoloji,droglarla canli sistemler arasindaki etkilesimleri arastiran bir bilimdir. 1.1.1 Farmakolojinin alt dallari ve Farmakoloji ile yakindan iliskili diger bilim dallari 1.1.2 Farmakolojinin alt dallari Pharmakon ve dynamos (güç,etki) kelimelerinden yapilmis bir terim olan farmakodinami drogun canli sistemlere etkisini arastirir.Farmakodinami bu amaçla drogun deney hayvanlari ya da insanlardaki çesitli fizyolojik,biyokimyasal ya da patolojik olaylara etkisini inceler.Droglarin etkileri ve yan etkileri,yapi-etki iliskileri,etki mekanizmalari farmakodinaminin arastirma konulari kapsamindadir.Farmakodinami,en büyük ve önemli bir dal olmasi nedeniyle eskiden farmakoloji ile es anlamli olarak da kullanilmistir. Pharmakon ve kinezis (hareket) kelimelerinden yapilmis olan farmakokinetik drogun hareketi anlamina gelir.Farmakokinetik canli sistemlerin droglar üzerindeki etkilerini arastirir.Droglarin absorpsiyon (emilim),distribüsyon (dagilim),akümülasyon (birikim),biyotransformasyon (metabolizma),ve ekskresyonlarini (atilim,itrah) inceler. Toksikoloji;zehirli (toksik) maddeleri inceler.Zehir'in tanimi daha önce yapilmisti.Bir maddenin canli sistemler üzerinde zararli tesirler yapmasi,bu maddenin dozuna ve uygulama süresine siki sikiya baglidir.Bilinen en siddetli zehirler bile canliya öyle küçük bir dozda uygulanabilir ki canlida hiç bir etki yapamaz. Buna karsilik oksijen ve su gibi hayat için çok önemli maddelerle bile bir canliyi zehirlemek mümkündür.Bu bakimdan XVI.yy'da Paracelsus tarafindan latince ifade edilen"dosis sola facit venenum"
  • 2. 2 (zehiri zehir yapan onun dozudur) ifadesi bu gün için de geçerlidir.Diger taraftan küçük dozlarda kisa süre alinmasi organizmada belirgin bir zarara yol açmayan pek çok maddenin vücuda girisinin devam etmesi (kronik uygulama) sonucu hayatla bagdasmayan durumlar ortaya çikabilir.Bu nedenle uzun süre uygulanan ilaçlarin toksik tesirler yapmasi ihtimali daha fazla olur. Klinik farmakoloji;droglarin saglikli v hasta insanlar üzerinde denenip arastirilmasidir.Bu terim bazen e yanlis olarak farmakoterapi (ilaçla tedavi) yerine kullanilmaktadir. 1.1.3 Farmakoloji ile yakindan iliskili bilim dallari Terapi (tedavi);hastalarin iyilestirilmesi,bu yapilamadigi takdirde hastalik belirtilerinin ortadan kaldirilmasi ya da hafifletilmeye çalisilmasidir.Rasyonel tedavi,hastaligin nedenini ortadan kaldirarak hastaligi tamamen iyilestirmeyi hedefler.Semptomatik (palyatif) tedavi,hastalik belirtilerini ortadan kaldirmayi ya da hafifletmeyi amaçlar.Ampirik tedavi,gerek hastalik nedenlerini,gerekse bu hastalikta uygulanacak ilaçlari yeterince tanimadan sadece tecrübeye dayanarak yapilan tedavi seklidir.Modern tip gelismeden önce tedavi hemen hemen sadece ampirik tedaviden ibaretti.Ampirik tedavi günümüzde de kullanilan pek çok ilacin bulunmasini saglamistir. Bir ölçüde de olsa ampirik tedavinin günümüzde de etkin oldugunu kabul etmek gerekir.Bu duruma örnek olarak çesitli ilaçlarin ortaya atilma amaçlarindan farkli amaçlarla tedavide kullanilmasini gösterebiliriz.Simetidin isimli ilaç baslangiçta mide asid salgisini baskilamasindan dolayi peptik ülser tedavisi için ortaya atilmis,kullanimi sirasinda antiandrojenik etkiler yaptigi görülünce bu defa kadinlarda hirsutizm tedavisinde kullanilmaya baslanmistir.Minoksidil isimli ilaç ise antihipertansif olarak kullanilmaya baslanmis,vücutta asiri killanmalara neden oldugu görülünce de alopesi tedavisinde yararlanilmistir.Ikame (sübstitüsyon,yerine koyma) tedavisi vücutta olusumu yetersiz olan maddelerin disardan ilaç seklinde verilmesi ile yapilir.Hormonlarin ya da enzimlerin verilmesi gibi. Farmasi;ilaçlarin uygulanabilecek duruma getirilmesi (farmasötik sekillerin hazirlanmasi) ile mesgul olur.Günümüzde eczacilik fakültelerinde okutulan bir derstir. Materia medica;tipta kullanilan maddelerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini tanitir.Müstahzarlarin kullaniminin yayginlasmasi ile tip egitimindeki önemi azalmistir. Farmakognozi;biyolojik droglarin makroskobik,mikroskobik ve kimyasal özelliklerini tanitan bir bilimdir. 1.2 Ilaç adlari Kimyasal ad;ilaçlara kimya kurallarina göre verilen addir,ilacin kimyasal yapisini açiklar.Genellikle çok uzun oldugu için farmakolojide pek kullanilmaz,arasira kimyasal isimlerden yapilan kisaltmalar seklinde kullanilir.PAS (paraaminosalisilik asid), INH (izonikotinik asid hidrazidi)gibi. Genel ad (jenerik);Uluslararasi düzeyde kabul edilen ve kodekslerde kullanilan ilaç adlaridir.Morfin,klorpromazin,ampisilin genel adlara örnektir.Farmakolojide en çok ilaçlarin genel adlari kullanilir. Kodeks (farmakope);Ilaç hazirlamakta kullanilan ham maddelerin standartlarini belirten ve farmasötik sekilleri tanimlayan resmi kitaplardir.Son Türk Kodeksi 1974 yilinda yayinlanmistir.Ulusal farmakopeler yaninda uluslararasi farmakopeler de bulunmaktadir. Ticari ad;ilaci imal eden kurulusun kendi ürününe verdigi addir.Ticari mallardaki markaya benzer.Ayni ilaçtan hazirlanmis,ticari adi farkli çok sayida ilaç ayni anda piyasada bulunabilir. 1.3 Ilaçlarin kaynaklari 1.3.1 Dogal kaynaklar 1.3.1.1 Bitkiler Eski devirlerde ilaçlarin neredeyse tamamina yakin kismi bitkilerden hazirlaniyordu.Ancak son 60-70 yil içinde kimya bilimindeki gelismelerin teknolojiye uygulanmasi sonucu ilaç olarak kullanilabilecek çok sayida sentetik madde hazirlanmis ve bunun sonucunda bitkisel ilaçlarin tüm ilaçlar içindeki orani azalmistir.Bununla birlikte günümüzde bitkisel ilaçlarin öneminin tamamen kayboldugu sanilmamalidir.Bitkisel ilaçlar halen tedavide daha ziyade saf bilesikler seklinde kullanilmaktadir.Bitkilerin farmakolojideki önemleri bunlarin çok farkli yapilarda ve çok çesitli maddeler tasimalarindan kaynaklanir.Bu maddelerin en önemlilerine bir göz atalim: Alkaloidler;amin azotu tasiyan,alkali karakterli,genellikle baz sekli suda çözünmeyip organik çözücülerde çözünen,mineral asidlerle olusturduklari tuzlari ise genellikle suda çözünen maddelerdir.Farmakoloji açisindan bitkilerde bulunan en önemli maddeler alkaloidlerdir.Morfin,atropin,fizostigmin alkaloidlere örnek olarak gösterilebilir.
  • 3. 3 Glikozidler (heterozidler),Moleküllerinde seker ile seker olmayan bir kisim tasirlar.Seker olmayan kisma aglikon veya genin denir.Glikozidlerin farmakodinamik etkisi aglikon'dan kaynaklanir.Seker kismi ise maddenin farmakokinetik özelliklerini etkiler.Dijitoksin ve digoksin glikozid sinifindan bilesiklerdir. Uçucu yaglar;Bunlara esans adi da verilir.Suda çözünmeyen,organik çözücülerde çözünen,kendine mahsus kokulari olan maddelerdir.Daha ziyade çiçek ve meyvalarda bulunmakla birlikte bitkilerin diger kisimlarinda da bulunabilirler.Nane esansi,kekik esansi ve gül yagi bunlara örnek olarak gösterilebir. Sabit yaglar;Gliserin ile yag asidlerinin birlesmesinden meydana gelen maddelerdir.Suda çözünmez,organik çözücülerde çözünürler.Daha ziyade tohum ve meyvalarda bulunurlar. Tanenler;astrenjan etki yaparlar.Bitkilerde yaygin olarak bulunurlar.Mese palamutu ve mese mazisi tanen bakimindan zengindir ve bu ürünler tanen elde etmekte kullanilir .Bazi sentetik ilaçlarla tedavide kazanilan basarilar son elli-altmis yil içinde çogu tip çevrelerinde bitkisel ilaçlarin artik demode oldugu fikrini yerlestirmisse de yakin zamanlarda gerek tip çevrelerinde gerekse halk arasinda bitkilerle tedavinin yeniden ilgi çektigini görmekteyiz. Bunun nedenleri arasinda sentetik ilaçlarin her hastaligin tedavisinde yeterli basariyi gösterememesi ve bu ilaçlarin tehlikeli yan etkilerinden pek çogunun ancak ilacin yaygin bir sekilde kullanilmaya baslamasindan sonra ortaya çikmasidir.Halbuki halk ilaci olarak kullanilmis olan bir bitkisel ilacin bilinmeyen bir yan etki yapmasi genellikle söz konusu olmaz.Bitkilerle tedaviyi anlatan terimlerden fitoterapi,bilimsel olarak arastirilmis ve etkinligi modern tibbin kabul edecegi yöntemlerle kanitlanmis bitkilerle yapilan tedaviyi anlatir.Herbal tedavi ise tecrübeye dayanarak yani ampirik olarak yapilan bitkisel tedaviyi anlatir. 1.3.1.2 Hayvanlar ve insanlar Hayvanlardan genellikle hormon ve enzim tipindeki ilaçlarla antitoksinler elde edilir.Bunlara örnek olarak tirod hormonu,sigir ya da domuz insülini,sindirim enzimleri,safra asidleri,akrep,yilan,tetanoz antitoksinleri gösterilebilir.Insanlardan elde edilen en önemli ilaçlar kan ve kan ürünleridir (insan plazmasi,insan albümini,imün globulinler gibi).Bunlardan baska insanlardan hormon ve enzim tipinden ilaçlar da elde edilir.Insan menopozal gonadotropini,postmenopozal dönemdeki kadinlarin idrarindan;ürokinaz ise insan böbrek hücre kültürlerinden elde edilir. Bu son söyledigimiz ilaç biyoteknolojik yöntemle de elde edilmektedir. 1.3.1.3 Mikroorganizmalar Çesitli antibiyotikler ve B 12 vitamini mikroorganizmalardan elde edilir. Antibiyotiklerin bir bölümü daha sonra sentetik olarak da yapilmistir. DNA rekombinasyonu ya da gen teknolojisi yönteminin bulunmasindan sonra mikroorganizmalar ilaç elde edilmesinde yeni bir önem kazanmistir.Günümüzde mevcut kimyasal yöntemlerle sentezi mümkün olmayan protein yapisindaki ilaçlardan bazilari bu yöntemle elde edilmektedir.Bunlara örnek olarak insan insülinini,insan büyüme hormonunu,insan eritropoietinini ve koloni stimüle edici faktörleri örnek gösterebiliriz. 1.3.1.4 Anorganik maddeler ve mineraller Iyod,sodyum klorür,talk,magnezyum oksid,magnezyum sulfat ve bu gibi maddelerdir. 1.3.2 Sentetik maddeler Kimya tekniklerinin gelismesine bagli olarak son 70-80 yil içinde çok sayida madde sentez edilmis ve bunlarin bir bölümü ilaç olarak kullanilma imkani bulmustur.Kimyasal yöntemlerle elde edilen ilaçlarin bir bölümü tamamen sentez yolu ile elde edilir,bir bölümü ise dogal kaynaklardan elde edilen molekül üzerinde bir takim kimyasal degisiklikler yapilarak kazanilir.Bu son söyledigimiz maddelere yarisentetik maddeler denir. Günümüzde tedavide kullanilan çok sayida penisilin türevinden ikisi disindakiler yarisentetik maddelerdir.Daha önce dogal kaynaktan elde edilen maddelerin de bir bölümünün sentetik olarak yapilabilmesi zamanla mümkün olmaktadir.Mesela kloramfenikol isimli antibiyotik günümüzde sentetik olarak üretilmektedir.
  • 4. 4 1.4.1 Drog reseptörleri Bir drogun etkisini gösterebilmesi için bu drogun baglanmasinin ya da iliskiye girmesinin gerekli oldugu makromoleküllere drog reseptörleri denir.Drog reseptörleri baslangiçta droglarin etkilerini açiklayabilmek için hipotetik olusumlar olarak ortaya atilmis,daha sonralari bunlardan bazilarinin izolasyonu ve yapay membranlara yerlestirilerek islev yaptiklarinin gösterilmesi mümkün olmustur.Drog reseptörlerinin büyük bir çogunlugu protein yapisindadir,sitotoksik ya da sitostatik etkili bazi droglarin reseptörleri ise n ükleik asidlerdir.Drog reseptörleri organizmanin çesitli fonksiyonlarinin yapilmasinda rol alir.Endojen etkili maddelerin bu reseptörleri uyarmasi hem biyolojik uyaranin hücreyi etkilemesine hem de uyarinin büyütülmesine yarar.Drog reseptörleri ile iliskiye giren ya da onlara baglanan maddelere ligand denir.Drogun reseptöre baglanmasi bir etki olusmasina yol açiyorsa bu drog reseptör agonisti bir drogdur.Endojen etkili maddelerin hepsi agonist özelliktedir.Bazi droglar ise reseptöre baglanmakla birlikte bu baglanma bir etki olusmasina yol açmaz,aksine böyle droglarin reseptöre baglanmasi agonist drogun reseptöre baglanmasini baskilar,böyle droglara da reseptör antagonisti droglar denir.Organizmada reseptör antagonisti drog yapilmaz.Parsiyel agonistler reseptörü uyarmakla birlikte olusturduklari maksimum etki agonistlerden yani tam agonistlerden daha düsüktür.Parsiyel agonistler birlikte uygulandiklarinda tam agonistlerin etkilerini antagonize ederler.Diger bir agonist grubu ters agonistlerdir.Ters agonistler de reseptörü uyarirlar,ancak olusan etki agonistin yaptigi etkinin tersi bir etkidir.Droglar organizmada reseptör özelligi tasimayan bazi makromoleküllere de baglanirlar.Droglari baglayan ancak reseptör özelligi tasimayan makromoleküllere drog akseptörleri denir.Bir reseptör bir grup drog tarafindan etkilenebilecegi gibi ayni drog birden fazla reseptörü de etkileyebilir.Örnek olarak kolinerjik müskarinik reseptör ya da kisaca müskarinik reseptör asetilkolin,pilokarpin ve müskarin tarafindan uyarilabilir.Difenhidramin hem histamin H reseptörlerini hem de müskarinik reseptörleri bloke eder.Ayni 1 drog reseptörü farkli reseptör agonistleri tarafindan da uyarilsa sonuçta ayni etki ortaya çikar. Drog reseptörlerinin siniflandirilmasi farmakodinamik,moleküler biyolojik yöntemlerle yapilabilecegi gibi reseptörün hücredeki konumuna göre de yapilabilir.Farmakodinamik siniflandirma reseptörü uyaran ve bloke eden droglara göre yapilir.Asetilkolin tarafindan uyarilan reseptörlere kolinerjik reseptörler denir.Kolinerjik reseptörlerin bir bölümü nikotin tarafindan uyarilir,bu reseptörlere kolinerjik nikotinik reseptörler denir.Kolinerjik reseptörlerin bir bölümü ise müskarin tarafindan uyarilir,bunlara da müskarinik reseptörler denir.Nikotinik reseptörlerin bir bölümü d-tübokürarin tarafindan antagonize edilir,bu reseptörler nikotinik reseptörlerin NM tipini temsil eder.Nikotinik reseptörlerin diger bir bölümü ise hekzametonyum tarafindan antagonize edilir.Bu reseptörler ise N reseptörler olarak adlandirilir.Moleküler N biyolojik yöntemde reseptör proteininin yapisi aydinlatilarak reseptörler siniflandirilir,ayrica bazi reseptörlerin bu yöntemlerle sentezi de basarilmistir.Drog reseptörlerinin ve alt tiplerinin bulunmasi daha spesifik etkili ilaçlarin bulunmasini sagladigindan bu alanda çalismalar çok yogun bir sekilde devam etmektedir.Reseptörlerin hücredeki konumlarina göre siniflandirilmasinda su reseptör gruplari ortaya çikar:A) Intraselüler reseptörler;bu gruptaki reseptörlerin ligandi lipofilik droglardir (kortikosteroidler,cinsiyet hormonlari,D vitamini ve tiroid hormonlari).Bu reseptörler sitosolde çözünmüs protein yapisindaki reseptörlerdir.B) Membran reseptörleri iyon kanallarina kenetli reseptörler, enzime kenetli reseptörler ve G-proteinlerine kenetli reseptörler olmak üzere üçe ayrilir. Drog reseptörleri farmakodinamik etkilerin büyük bir çogunlugunun olusmasindan sorumlu olmakla birlikte her farmakodinamik etkinin drog reseptörleri araciligi ile olustugunu söyleyemeyiz.Bazi etkilerin ortaya çikmasinda reseptör disi mekanizmalar da rol oynayabilir.Bunlara örnek olarak antasidler,bazi laksatifler,iyonlar ve antimetabolitler gibi droglari gösterebiliriz. 1.5 Droglarin etki mekanizmalari Etki mekanizmasi deyiminden drogun etkisini gösterirken hangi biyokimyasal ya da fizyolojik olayi etkiledigi sorusunun cevabi arastirilir.Bir ilacin tedavide kullanilirken mutlaka etki mekanizmasinin bilinmesi sart degildir.Yüz yildan beri kalp yetmezliginin tedavisinde kullanilan dijital'in etki mekanizmasinin ancak yakin bir zamanda aydinlatilabilmis olmasi buna örnektir.Droglar etkilerini asagida gösterilen mekanizmalardan biri ile olustururlar.
  • 5. 5 1.5.1 Drogun nonspesifik özelligi Bagirsaktan fazla emilmeyerek lümen içinde kalan ozmotik etkili maddeler lümen içinde suyu tutarak bagirsak çeperinin gerilmesine ve dolayisiyla peristaltizmin siddetlenmesine neden olurlar.Na2SO 4 ve MgSO4’in pürgatif etkileri bu sekilde meydana gelir. Ozmotik etkili diüretiklerin ve antasidlerin etkileri de nonspesifik özelliklerden kaynaklanir. 1.5.2 Drog reseptörleri ile etkilesim Organizma çesitli fonksiyonlarini düzenlemek için reseptörlerden yararlanir.Bu reseptörleri uyaran droglar etki olusturabildikleri gibi reseptör blokörleri de -organizmada bu reseptörle ilgili tonik b etki bulunmasi ir durumunda- bir etki gösterebilirler.Bu son söyledigimiz türdeki etkilere indirekt etki diyoruz. 1.5.3 Enzimler üzerinden etki Fizostigmin,asetilkolin esteraz enzimini inhibe ederek asetilkolin'in etkisinin siddetlenmesine neden olur.Enalapril,anjiotensin dönüstürücü enzimi inhibe ederek organizmada anjiotensin II olusumunu azaltir. 1.5.4 Antimetabolit olarak etki Organizma yasamak için gerek duydugu maddelerin çogunu kendi sentez eder.Bazi maddeler organizmanin sentez ettigi bir maddenin yapimini bozabilir.Böyle maddelere antimetabolit denir.Örnek olarak protrombin sentezi gösterilebilir.Protrombin sentezi sirasinda K vitamini kullanilir.Kumarin türevleri,K vitamininin antimetabolitidir,bu maddeler protrombin yapimini engelleyerek kan pihtilasmasini inhibe ederler.Benzer bir durum sulfonamidlerin bakteri üremesini durdurmasinda da görülür.Folik asid hücrenin çogalmasi için gerekli bir maddedir.Bazi bakteriler folik asidi kendileri sentez ederler,bu sentezi yaparken de paraaminobenzoik asidi (PABA) kullanirlar.Sulfonamidler PABA'nin antimetabolitidir,bakteride folik asid sentezini bozarak bakteri üremesini engellerler. 1.5.5 Endojen etkin maddelerle etkilesim Efedrin sinir uçlarinda depolanmis noradrenalini açiga çikarak,rezerpin sinir uçlarinda noradrenalin ve diger bazi maddelerin depolanmasini bozarak,hemikolinyum ise asetilkolin'in sentezini engelleyerek etkili olurlar. 1.5.6 Hücre membraninda tasima olaylarina etki Dijital bilesikleri sodyum iyonunun hücre içinden disari tasinmasini baskilayarak,omeprazol ise mide paryetal hücrelerinden mide lümeni içine hidrojen iyonlarinin atilisini engelleyerek kendi etkilerini gösterirler. 1.5.7 Iyon kanallarina etki Lokal anestezikler hücre içine Na+ tasinmasini bloke ederek hücrenin uyarilmasini engellerler,kalsiyum - kanal blokörleri hücre içine Ca++ girisini baskilayarak vazodilatör etki yaparlar,barbitüratlar ise Cl kanallarinin açik kalma süresini uzatarak hücrede hiperpolarizasyona neden olurlar. 1.6 Doz (konsantrasyon)-etki iliskileri Farmakodinamik etki drogun biyofazdaki konsantrasyonu ile orantilidir.Drogun etkisini gösterdigi nokta ile dogrudan iliskisi olan sivi kompartmanina biyofaz denir.Biyofazdan örnek alarak incelemek çogu durumda mümkün olmadigindan intakt canlida biyofazdaki drog konsantrasyonu drogun dozu ile,izole orgarlarda ise besleyici çözelti içindeki konsantrasyonu ile ayarlanir.Farmakolojide doz ya da konsantrasyonla cevap arasindaki iliskiler doz ya da konsantrasyon-cevap egrileri üzerinden incelenir.Bu egrilerin tipi cevabin özelligine ve kullanilan skalaya göre degisiklikler gösterdiginden cevap tiplerinin gözden geçirilmesi gerekir. 1.6.1 Graded response (dereceli cevap) Ölçülerek degerlendirilendirilen cevaplardir.Bir izole bagirsak parçasinin kasilmasi,arter basincinin düsmesi,uyku süresi gibi.Bu tip cevaplarda doz ya da konsantrasyon aritmetik skalada apsise,cevaplar ordinata yazilirsa doz-cevap egrisi bir hiperbol seklinde olur.Apsise konan degerler logaritmik skalada yazilirsa egri sigmoid biçimini alir.Bu sigmoid egrinin maksimum cevabin %25-%75'i arasinda kalan kismi bir dogru parçasina çok yakindir ve az bir hata ile dogru olarak kabul edilebilir.Dogrularla çalismak çok daha kolay oldugu için logaritmik skala tercihen kullanilir. 1.6.2 Quantal response (hep ya da hiç biçimde cevap) Ölüm,bas agrisi ya da kusma olup olmamasi,anestezi olusup olusmamasi gibi sayilarak degerlendirilen cevaplardir.Bu durumda dozlar aritmetik skalada apsise,cevaplar ordinata yazilirsa sigmoid biçiminde bir egri elde edilir.Apsise logaritmik degerler konulursa sigmoid egri dogruya daha fazla yaklasir.Bu nedenle bu tipteki cevaplarda da apsiste logaritmik skala tercih edilir.
  • 6. 6 1.6.3 Minimal,maksimal ve medyan efektif doz Bir canliya uyguladigimiz doz o kadar küçük olabilir ki canlida hiçbir etki göremeyez.Dozu yavas yavas artirirsak çok az derecede de olsa bir etki görülmeye baslar.Iste etki yapan bu en küçük doza minimal efektif doz denir.Dozu bu degerden itibaren artirdikça etki de artar,ancak canli sistemin cevap verme sinirindan sonra dozu daha da artirsak cevapta bir artis gözleyemeyiz.Sistemde en fazla cevap olusturan en küçük doza maksimal efektif doz denir.Sistemin %50 cevabina karsilik gelen yani maksimal cevabin yarisini olusturan doza m edyan efektif doz denir ve ED50 simgesi ile gösterilir.Eger cevap olarak ölüm aliniyorsa o zaman bu degere medyan letal doz denir ve LD50 simgesi ile gösterilir. LD50drogun etkinliginin ölçüsüdür ve çok önemli bir farmakodinamik parametredir. 1.6.4 Terapötik marj (tedavi indeksi) Terapötik marj,doza bagli olan toksik etkileri ortaya çikarmadan ilacin tedavide kullanilabilecegi doz sinirlarini belirtir.Bir ilacin terapötik marji ne kadar genisse tedavide güvenilirligi de o kadar fazla olur.Terapötik marjin rakamlarla ifadesi tedavi indeksi ile yapilir.Tedavi indeksi deneysel farmakolojide LD50/ED50 seklinde hesaplanir.Ancak bu oran ilacin terapötik ve toksik etkileri ile ilgili doz-cevap egrilerinin birbirine paralel olmasi durumunda uygun sonuç verir. Böyle degilse LD 1/ED99 orani daha kullanislidir.Tedavi indeksi klinikte de hesaplanabilir.Bunun için toksik etkiye ait doz-cevap egrisi ve terapötik etkiye ait doz-cevap egrilerinden yararlanilarak TD 50/ED50 ya da TD 1/ED99 oranlari belirlenir.Alerjik etkiler gibi dozla yakindan iliskisi olmayan toksik etkileri öngörme yönünden tedavi indeksinin bir önemi yoktur. 1.6.5 Potens ve efikasite Bu iki kavramdan potens benzer etkili droglarin dozlarini karsilastirir.Ayni etkiyi olusturmak için gerekli dozu daha küçük olan drog daha potenttir.Insanda ayni derecede analjezik etki s.c. 10 mg morfin ya da 1 mg oksimorfon ile saglanabilir.Buna göre oksimorfon morfine göre 10 defa daha potenttir.Efikasite ise benzer etki yapan droglarin etkinliklerini karsilastirir.Maksimum efektif dozda uygulandiginda etkisi daha fazla olan drogun efikasitesi daha fazladir.Analjezik etki yapan aspirin ve morfini karsilastiracak olursak maksimum efektif dozda da kullansak aspirin ile siddetli agrilari dindiremeyiz.Morfin ise yerli dozda verildiginde en siddetli agrilari bile dindirebilir.Bu nedenle morfinin analjezik olarak efikasitesi aspirinden daha fazladir.Klinik uygulamada bir drogun daha potent olmasi tek basina hiç bir önem tasimaz.Hastaya verilen 1 mg oksimorfon ile 10 mg morfinin yan tesirleri de tamamen birbirine esittir ve bundan dolayi oksimorfonun morfine göre bir üstünlügü yoktur.Diger taraftan efikasitesinin fazla olmasi bir drog için avantaj olabilir.Çünkü efikasitesi düsük bir drogun yetersiz oldugu bir durumda efikasitesi yüksek bir drog etkili olabilir. 1.7 Droglarin etkilerini degistiren faktörler Asagida bahsedilecek faktörler droglarin etkilerini kantitatif ya da kalitatif bakimdan degistirebilirler. 1.7.1 Canli türü Bir drogun etkisi çesitli canli türlerinde benzer olabildigi gibi farkli da olabilir.Morfin;fare,siçan,insan gibi çesitli memeli türlerinin hepsinde de analjezik etki yapar.Buna karsilik morfinin davranisa etkileri bakimindan çesitli hayvan türleri arasinda çok önemli farklar vardir.Morfin,farede hiperkinezi ve kuyruk ereksiyonu,siçanda katatoni,köpekte sedatif ve hipnotik etkiler yaparken kedide hipereksitasyon ve çilginlik olusturur.Diger taraftan 20 g'lik bir kurbagayi morfinle zehirlemek için ona 70 kg'lik bir insani zehirleyecek dozda morfin vermek gerekir. Penisilinlerin pnömokoklari imha ederken mikobakterilere hiç bir etkilerinin olmamasi da bu konuda diger bir örnek olabilir. 1.7.2 Vücut agirligi Özellikle ilacin dozaji bakimindan önemlidir.Farmakoloji ve tedavi literatürlerinde tavsiye edilen dozlar orta boyda,orta yasta ve 70 kg agirliginda bir eriskin için bulunan dozlardir.Bu nedenle l00 kg agirligindaki bir kisi ile 50 kg agirligindaki bir kisiyi hiç bir zaman ayni dozla tedavi etmemeye kalkmamalidir.Doz ayarlamasinin vücut agirligina göre yani mg/kg,g/kg gibi ya da vücut yüzeyine göre mg/m 2,g/m 2 seklinde yapilmasi daha dogru bir yaklasima imkan verir.Ancak hastanin asiri kilolari yag fazlaligindan ileri geliyorsa doz ayarlamasinda bu husus göz önüne alinarak hesaplama ideal agirlik üzerinden yapilmalidir.Yag dokusu dagilim ve biyotransformasyon gibi farmakokinetik özellikleri bakimindan nispeten inaktif durumda oldugundan fazla yagli kisilere vücut agirligina oranlanarak ilaç verilmesi dozun fazla gelmesine neden olabilir.
  • 7. 7 1.7.3 Yas Yeni ilaçlar gelistirilirken bunlarin denenmesi prensip itibariyle genç ya da orta yasli eriskinlerde yapilir. Bebeklerde,çocuklarda ve yaslilarda drog etkinliginde degisiklikler gözlenebilir. Eriskin dozunu çocuklara uyarlamak için bir takim formüller ortaya atilmis olmakla birlikte bu konuda tam olarak güvenilecek bir formül yoktur. En iyisi çocuk dozunu –elde mevcutsa- özel cetvellerden yararlanarak bulmaktir.Geçmiste eriskin dozununun vücut agirligina oranlanarak verilmesinde ölümle sonuçlanan durumlar ortaya çikmistir. Çesitli faktörler bebeklerde drog etkisinde farkliliklar olusmasina katkida bulunur. A) Bebeklerde ve özellikle prematürelerde droglarin biyotransformasyonlarini yapan enzimler yeterli degildir. B) Derinin ince olmasi bazi droglarin deriden hizla emilmesine ve toksik etkiler olusturmasina yol açabilir. Bebek temizlik ürünlerine katilan hekzaklorofen isimli antiseptik maddenin cildden emilmesine bagli olarak çok sayida zehirlenme vakalari görülmüs ve bu madde bir çok ülkede kullanimdan kaldirilmistir. C)Yeni doganda kan-beyin engeli henüz olgunlasmamistir. D) Bu yas grubunda plazma proteinlerinin drog baglama kapasitesi düsüktür. E) Yeni doganda ve bebeklerde böbrek itrah fonksiyonu da eriskinlerden daha düsüktür. Yukarda özetlenen ve farmakokinetik parametrelerde degisiklikler olusturan bu faktörlerden baska çocuklarda farmakodinamik degisiklikler de görülebilir. Örnek olarak eriskinlerde sedatif etki yapan antihistamainikler çocuklarda hiperaktivite yapabilir. Yaslilarda da vücut yagsiz agirliginin azalmasina karsilik yag oraninin artmasi,serum albumin düzeyinin ve total vücut suyunun azalmasi,karaciger kan akiminin ve bazi enzimlerin etkinliginin azalmasi gibi faktörler drog etkinliginin degismesinde rol alir. Yaslilar özellikle SSS’ni deprese eden droglara karsi daha duyarli olurlar. Yaslilar fazla ilaç kullanan bir gruptur. Bunlari ilaçlarin istenmeyen etkilerinden korumak için mümkün olan en az sayidaki ilaçla ve mümkün olan en küçük dozlarla tedavilerini yapmak gerekir. 1.7.4 Patolojik durum Eliminasyon yapan organlarin,özellikle karaciger ve böbrekler, fonksiyonlarini gerektigi gibi yapamamalari durumunda organizmada drog konsantrasyonu toksik etkiler yapacak düzeylere ulasabilir. Ayrica kronik glomerulonefrit, nefroz ve karaciger yetmezligi gibi durumlarda droglari baglayacak plazma proteinleri de azalmis durumda oldugundan droglarin serbest fraksiyonu fazlalasmis bulunur. Bu durum da droglarin toksisitesini artirici yönde etki eder. Yukarda özetlenen bu farmakokinetik karakterli degisimlerden baska çesitli hastalik durumlarinda drogun istenmeyen etkileri siddetlenmis bir biçimde karsimiza çikabilir ve bu durum da hastanin bazi ilaçlarla tedavisini imkansizlastirabilir. Hastada daha önceden mevcut olan bir patolojik duruma bagli olarak ters drog etkileri ile karsilasilmasina intolerans = dayaniksizlik denir. Bu sekilde prostat hipertrofisi olanlar parasempatolitiklere, solunum fonksiyonu bozuk olanlar morfin ve diger opyoidlere, bronsiyal asthmasi olanlar betablokörlere dayaniksiz olurlar. 1.7.5 Cinsiyet Kadinlar genellikle erkeklere göre daha ufak yapidadirlar ve vücutlarinda yag orani daha fazladir. Bu durumlarin doz hesabinda dikkate alinmasi gerekebilir. 1.7.6 Verilis yolu Verilis yolu droglarin etkisinde önemli degisiklikler yapabilir. Parenteral kullanilan droglar genel olarak oral yoldan alinan droglara göre daha çabuk absorbe olurlar. Peptid yapisindaki droglar gastrointestinal kanalda parçalanacagi için oral yoldan verildigi takdirde etki göstermez. Çok iyonize olan droglar gastrointestinal kanaldan güç emilip böbreklerle çabuk atilacagi için oral yoldan alindiklarinda ya kürar örneginde oldugu gibi hiç etki yapmaz ya da neostigmin örneginde oldugu gibi oral ve paranteral dozlari arasinda önemli derecede fark bulunur ki bu dozlar sirasiyla 15 mg ve 1 mg’dir. 1.7.7 Verilis zamani Uyku ilaçlarinin kisinin alisik oldugu uyku saatlerinde verilmesi etkisini kolaylastirir. Buna karsilik sersemlik ve uyku olusturan ilaçlarin kisinin aktif oldugu saatlerde verilmesi rahatsizlik yapabilecegi gibi is kazalarina da neden olabilir. Drogun aç ya da tok karna alinmasi absorpsiyonunu ve dolayisi ile etkisini degistirebilir. Ilacin yemeklerden yarim saat öncesine kadar ya da iki saatten daha sonra alinmasi durumunda ilaç aç karna alinmis sayilir. Yemek arasinda ya da yemekten hemen sonra alinirsa tok karna alinmis olur. Genel olarak aç karna ve bol su ile alinan ilkaçlar en çabuk bir sekilde emilir. Ancak dissolüsyonu için safra salgisi geraken ilaçlar tok karna alindiklarinda daha iyi absorbe olurlar. Mideyi irite edebilecek ilaçlarin da tok karna verilmesi bunlarin irite edici etkilerini azaltabilir.
  • 8. 8 1.7.8 Genetik faktörler Drog etkisinin olusumunda çok önemli rolü olan reseptörler ve enzimlerin yapisinda genetik farkliliga bagli olarak bir takim degisiklikler olabilir ve bu degisiklikler de sonuçta drogun etkisine yansir. Bununla ilgili hususlara Farmakogetik konusunda dginilecektir. Farmakogenetik genetik farkliliga bagli olarak drog etkisindeki degisimleri inceler ve bu degisikliklere göre bireyleri siniflandirir. 1.7.9 Varyabilite = Biyolojik degiskenlik Görünüse göre aralarinda hiçbir fark olmayan bireylere ayni yoldan, ayni dozda drog uygulanmasi durumunda etkinin tamamen ayni olmamasi demektir. Bu bakimdan drog kullanilarak yapilan çalismalarin biyoistatistik yöntemlerle degerlendirilmesi, ilaç uygulanan hastalarin da izlenerek gerekli doz ayarlamalarinin yapilmasi gerekir 1.7.10 Tolerans Bazi droglar bir süre kullanildiktan sonra etkileri azalmaya baslar. Bu durumda drogun dozunu artirarak baslangiçtaki etkiyi elde edebiliyorsak droga karsi tolerans olusmus demektir. Tolerans olusum mekanizmasina göre baslica iki gruba ayrilir: Farmakokinetik toleransin nedeni enzim indüksiyonudur. Farmakokinetik tolerans gelismesi durumunda drogun plazma düzeyi azalir ve dolayisiyla drogun bütün etkilerine karsi tolerans gelisir. Farmakokinetik toleransin mekanizmasi henüz iyice anlasilamamistir. Bu durumda drogun bazi etkilerine karsi tolerans olurken bazilarina karsi olmayabilir (kismi tolerans). Tolerans olusmasi için gereken sartlar: 1) Drogun cinsi önemlidir. Çogu droga karsi tolerans gelismez. 2)Her droga göre degismek üzere kullanim sikligi, kullanim süresi ve doz da tolerans olup olmayacagini belirleyen faktörlerdendir. Tolerans olusumu reversibl bir durumdur. Drogu biraktiktan bir süre sonra tolerans da ortadan kalkar. 1.7.11 Tasifilaksi Kisa araliklarla uygulanan bazi droglarin etkileri giderek azalir, ancak drogun dozunun artirilmasi ile baslangiçtaki etkiye ulasilamaz. Bu duruma tasifilaksi diyoruz. 1.7.12 Reseptör regülasyonu Dokunun agonistle uzun süre temasta kalmasi sonucu dokudaki reseptör yogunlugunun azalmasina down-regulation denir, drog etkisinin azalmasina yol açar. Bronsiyal asthma’nin ß reseptör agonistleri ile tedavisinde zamanla drogun bronkodilatör etkisinin azalmasinda bu olayin katkisi vardir. Bazi antagonistler ise dokuda reseptör yogunlugunun artmasi yol açarlar bu duruma da up-regulation adi verilir. Dokunun agoniste duyarliligini artirir. 1.7.13 Desansitizasyon Dokunun agonistle temasta kalmasi sirasinda agonistin etkinliginin ortadan kalkmasi durumudur. Desansitizasyon ya da duyarsizlanma denilen bu durumun ortaya çikma sebeplerinden biri reseptör molekülünün uzaydaki tertiplenme seklinin degismesi olabilir. Kolinerjik nikotinik reseptör desansitize olmaya çok yatkindir. Bunun sonucu olarak nöromüsküler kavsakta asetilkolin’in parçalanmadan kalmasi iskelet kasinda felç olusturabilir.